
Dünya sahnesinde adından söz ettiren Türk mühendisliği, bir kez daha tüm sınırları zorluyor. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), ülkenin gurur abidesi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Adeta bir fenomene dönüşen bu kurum, göklere yazdığı destanla herkesi kendine hayran bırakıyor.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen ve havacılık camiasında büyük yankı uyandıran bir dizi etkinlik, TUSAŞ'ın ne denli kritik bir rol üstlendiğini bir kez daha gözler önüne serdi. İnsansız hava aracı ANKA-3'ün görücüye çıkması, sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda stratejik bir zaferdi adeta.
Hürjet'ten Göğe Yükselen Zafer Türküsü
Peki ya Hürjet? Ah, onun hikayesi apayrı! Milli Muharip Uçak'mız KAAN'ın eğitim modeli olan Hürjet, ilk uçuşunu gerçekleştirdiğinde gökyüzünde bir bayram havası esmişti. O an, yalnızca bir test uçuşu değil, Türkiye'nin teknoloji alanındaki azminin ve kararlılığının da bir kanıtıydı.
Bu başarılar, elbette, durup dururken gelmedi. Arkasında onlarca yıllık bir emek, gece gündüz demeden çalışan mühendislerin alın teri ve hiç şüphesiz, milli savunma sanayisine verilen öncelik yatıyor. TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil'in de dediği gibi, bu işler 'gök vatan'ı koruma meselesi. Ve onlar bu vatanın en güçlü aktörleri.
Peki, Bu Kadar Başarıyı Ne Borçluyuz?
- Yerli ve milli kaynaklara yapılan yatırım: Dışa bağımlılığı azaltmak, her alanda olduğu gibi savunmada da olmazsa olmaz.
- Nitelikli insan gücü: Mühendislerimizin, teknisyenlerimizin üstün çabaları olmasa, bu tablo hayal bile edilemezdi.
- Siyasi irade ve destek: Devletten gelen sarsılmaz destek, TUSAŞ'ın kanatlanmasını sağlayan en büyük rüzgar.
Sonuç olarak, TUSAŞ'ın bu atılımları sadece bugünü değil, yarını da şekillendiriyor. Türk havacılık sanayisi, artık global arenada söz sahibi. Ve bu, hepimiz için büyük bir gurur kaynağı. Gökyüzü artık daha mavi, çünkü o gökyüzünde kırmızı-beyaz bir iz bırakanlar var.