İstanbul'da gerçekleşen o buluşma... İlim Yayma Vakfı'nın yarım asrı deviren çınarı altında, Bilal Erdoğan gençlerle bir araya geldi. Her kelimesi özenle seçilmiş, her cümlesi derin anlamlar taşıyan bir konuşmaydı bu.
"Biz bu topraklara borçluyuz" diye başladı söze, sesinde o tanıdık kararlılıkla. Tam elli yıldır ayakta duran bu vakfın, sadece bir eğitim kurumu olmanın ötesine geçtiğini vurguladı. "Bir neslin inşası" dedi, "ruhun terbiyesi."
Türkiye Yüzyılı'nın Anahtarı
Aslında her şey çok basit - ya da öyle görünüyor. Bilal Erdoğan'ın anlattığına göre Türkiye Yüzyılı, sıradan bir proje değil. Hayal bile edemeyeceğimiz kadar kapsamlı bir dönüşüm hikayesi. Ve işin en can alıcı noktası: bu hikayenin en önemli yapı taşlarından biri tam da İlim Yayma Vakfı gibi kurumlar.
"Geçmişle gelecek arasında köprü kuruyoruz" diye açıkladı. Gençlerin gözlerindeki o pırıltıyı görünce anlıyorsunuz zaten her şeyi. Vakfın sadece diploma dağıtan bir kurum olmadığını, karakterli, ahlaklı, donanımlı bireyler yetiştirmeyi hedeflediğini anlattı uzun uzun.
Gençlere Altın Değerinde Tavsiyeler
Konuşmanın belki de en çarpıcı kısmı buydu. Bilal Erdoğan gençlere seslenirken, babasından duyduğumuz o bildik vurgular yerine bambaşka bir dil kullandı. "Kendinizi keşfedin" dedi, "içinizdeki cevheri ortaya çıkarın."
Şu sözleri hala kulaklarımda: "Sizler sadece öğrenci değilsiniz. Bu ülkenin gelecekteki mimarları, sanatçıları, bilim insanlarısınız." Ve ekledi: "İlim öğrenmekle yetinmeyin, onu hayata geçirin."
Öyle ya - bilmek yetmiyor, yapmak gerekiyor.
50 Yıllık Miras, Yeni Hedefler
İlim Yayma Vakfı'nın yarım asırlık serüveninden bahsederken gözlerindeki gurur her şeyi anlatıyordu aslında. Elli yıl... Kimi zaman zorlu, kimi zaman sevinçli, ama her daim anlamlı bir yolculuk.
Gelecek planlarından söz ederken ise heyecanı yüzünden okunuyordu. Yeni eğitim programları, genişleyen burs imkanları, uluslararası işbirlikleri... Hepsi Türkiye Yüzyılı vizyonuna hizmet edecek projeler.
Son sözleri ise herkesi ayakta alkışlattı: "Bu vakıf sadece geçmişin değil, geleceğin de teminatı. Ve inanıyorum ki, hep birlikte çok daha güzel günlere yürüyeceğiz."
Salondan ayrılırken herkesin yüzünde aynı ifade vardı: Umut.