İstanbul'un Balıkçıları Gazzeli Kardeşlerine Can Suyu Oldu! Bir Günlük Hasılatını Bağışladılar
İstanbul Balıkçıları Bir Günlük Hasılatını Gazze'ye Bağışladı

Boğaz'ın serin sularında güne uyanmanın o bildik heyecanı vardı herkeste. Ama o gün, martıların çığlıklarından daha güçlü bir ses yükseliyordu sandallardan. İstanbul'un balıkçıları için sıradan bir av günü olmayacaktı bu.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, yüreklerindeki insanlık ateşi denizlerin soğuğuna meydan okuyordu adeta. Hani derler ya, "balıkçının gözü denizdedir" diye, o gün öyle değildi işte. Gözleri binlerce kilometre ötedeki Gazze'deydi, oradaki kardeşlerinin çektiği acılardaydı.

Bir Karar, Bin Umut

Aslında her şey bir kahve molasında başladı. Balıkçı kahvesinde oturmuş, haberleri izliyorlardı. Ekrandaki görüntüler yürekleri dağlıyordu. İçlerinden biri, "Biz de bir şeyler yapmalıyız" deyiverdi işte. O an her şey değişti.

Ortak bir karar aldılar - o günün tüm geliri Gazze'ye gidecekti. Kimi "ama kira var, faturalar var" demedi değil, fakat yüreklerinin sesi daha gür çıktı. Deniz insanıdır bunlar, bilirler ki bazen dalgalara karşı kürek çekmek gerekir.

Rızkın Bereketi

İlginçtir, o gün deniz cömertti balıkçılara. Ağlar doluydu, sandallar ağırlaşıyordu. Sanki balıklar bile biliyordu bu anlamlı yolculuğu. Lüferler, palamutlar, hamsiler - hepsi Gazze'ye umut olacak bir parçaya dönüşüyordu.

Akşamüstü, iskeleye dönüş vakti geldiğinde, yorgunluktan çok bir iç huzuru vardı herkesin yüzünde. Balıklar satıldı, paralar sayıldı ve hepsi tek bir keseye konuldu. Hiç kimse "benim payım şu kadar" demedi. Çünkü biliyorlardı ki, veren el alan elden üstündür.

Küçük Sandallar, Büyük Yürekler

İstanbul'un o meşhur balık hallerinde normalde fiyatlar, hava durumu konuşulur. O günse tek konu vardı: İnsanlık. Balıkçıların bu hareketi, kısa sürede duyuldu. Müşteriler bile normalden fazla ödemek istedi balıklara - onlar da katılmak istedi bu anlamlı dayanışmaya.

Bir balıkçı amcanın dediği gibi: "Biz denizden ekmek yiyoruz. Deniz gibi cömert olmasını biliriz. Aç kalan bir kardeş varsa, bizim soframız da onundur."

Belki düşünürsünüz - bir günlük gelir ne kadar eder ki? Ama işte tam da bu noktada yanılırsınız. Mesele rakamlarda değil, yüreklerin attığı ortak tempoda. Küçük bir kıvılcım nasıl büyük bir orman yangını çıkarırsa, onların bu hareketi de öyle dalga dalga yayıldı.

Umudun Dalgaları

Bu hikaye sadece bir bağış meselesi değil aslında. Dünyanın gittikçe bencilleştiği bir çağda, insanlığın hala soluk aldığının kanıtı. İstanbul Boğazı'ndan yükselen bu dayanışma çığlığı, Akdeniz'in sularında yankılanıp Gazze sahillerine vurdu.

Balıkçılar o gün sadece balık avlamadılar - aslında umut avladılar. Ve o umudu, ihtiyacı olanlara ulaştırdılar. Denizci ruhu işte budur: Fırtınalı sularda bile yolunu bulmak, ve elindekini paylaşmasını bilmek.

Ertesi gün yine erkenden denize açıldılar. Ama bu kez yüreklerinde bir başka gurur vardı. Çünkü biliyorlardı ki, attıkları her ağ sadece balık değil, insanlık için de umut taşıyordu.