Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a resmi bir mektup göndererek iş sağlığı ve güvenliği konusunda acil önlemler alınmasını talep etti. Mektupta, iş kazalarını önlemek için hapis cezası da dahil olmak üzere caydırıcı yaptırımların hayata geçirilmesi istendi.
İş Kazalarında Endişe Verici Tablo
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar'ın imzasını taşıyan mektupta, ülke genelinde yaşanan iş kazalarına dikkat çekildi. İşçilerin hayatını kaybettiği veya yaralandığı olayların ardı arkasının kesilmediği vurgulanan mektupta, bu durumun iş sağlığı ve güvenliği sistemindeki ciddi sorunları gözler önüne serdiği belirtildi.
Mektupta, "Yalnızca birkaçına yer verebildiğimiz iş kazalarıyla ilgili ortaya çıkan tablo, uygulamada sorunlar bulunduğuna, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yeterince yerleşmemiş olmasına, kayıt dışılığa, denetim eksikliğine ve uygulanan cezaların caydırıcılığının yetersizliğine işaret etmektedir" ifadelerine yer verildi.
Çocuk İşçiliği ve Göçmen İşçi Sorunu
Türk-İş'in mektubunda dikkat çekilen diğer önemli konular arasında çocuk işçiliği ve göçmen işçilerin durumu yer aldı. Çocuk işçiliğinin halen belirli sektörlerde varlığını sürdürdüğüne işaret edilen mektupta, ekonomik gerekçelerle çocukların eğitim hakkının ellerinden alındığı ve gelişim süreçlerinin olumsuz etkilendiği kaydedildi.
Göçmen işçilerin sayısındaki artışla birlikte kayıt dışı ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştığına da değinilen mektupta, bu kesimin çoğu zaman iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinden mahrum kaldığı ifade edildi. Taşeron işçiliği uygulamalarının da kimi zaman mevzuata aykırı yürütüldüğü ve işçilerin hak kayıplarına yol açtığı vurgulandı.
Hapis Cezası Dahil Caydırıcı Yaptırımlar Önerisi
Türk-İş mektubunda en dikkat çekici öneriyi iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işverenlere yönelik yaptı. "İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almamanın yaptırımı yalnızca para cezası olmamalı, bu konuda hapis cezası da dahil olmak üzere caydırıcı cezalar öngörülmelidir" ifadelerinin yer aldığı mektupta, insan hayatının değeri ve yaşama hakkının hiçbir para cezasıyla ölçülemeyeceği vurgulandı.
2012'de yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun önemine de değinilen mektupta, bu kanunun etkin uygulanmasının sadece iş kazalarının önlenmesi açısından değil, insan onuruna yakışır çalışma koşullarının sürdürülebilmesi bakımından da hayati önem taşıdığı belirtildi.
Mektubun son bölümünde, "istisnasız herkes için güvenceli, insana yakışır ve güvenli çalışma koşullarının sağlanması" temel hedef olarak öne çıkarılırken, konunun tüm yönleriyle ele alınarak değerlendirilmesi ve cezaların caydırıcı hale getirilmesi amacıyla gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması talebi iletilmiştir.