İzmir'in Kemalpaşa ilçesi bugün adeta bayram havasındaydı. Kim bilir kaç yıldır hayali kurulan, üzerinde emek emek çalışılan o büyük gün nihayet gelmişti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un da katılımıyla, ilçeye yaraşır muhteşem bir Adalet Sarayı kapılarını açtı.
Bakan Tunç, açılışta yaptığı konuşmada oldukça duyguluydu. Şöyle bir etrafına baktı, gözleri yeni binanın modern çizgilerinde gezindi. "Burası sadece bir bina değil" dedi, sesinde gurur vardı. "Vatandaşlarımızın adalete daha hızlı, daha etkin şekilde ulaşması demek. Kemalpaşa'mıza yakışır bir eser."
Modern Teknoloji, İnsan Odaklı Tasarım
Yeni Adalet Sarayı'nın en çok dikkat çeken yanı kuşkusuz teknolojiye yaptığı yatırım. Öyle ki, artık dosyaların peşinde koridorlarda koşturma devri bitiyor. Dijital dönüşüm sayesinde işlemler çok daha hızlı ilerleyecek. Tabii bu hızın yanında konfor da unutulmamış. Vatandaşlarımız için geniş bekleme alanları, ferah ofisler - her detay düşünülmüş.
Bakan'ın da altını çizdiği gibi, aslolan insan. "Amacımız sadece bina yapmak değil, adaletin kalbine dokunmak" diye ekledi. Hakikaten de öyle - duvarlar ne kadar sağlam olursa olsun, içinde işleyen adalet mekanizması kadar güçlü.
Bölge Ekonomisine Can Suyu
Pek konuşulmayan bir yanı da var bu dev yatırımın. Kemalpaşa'ya sadece adliye hizmeti gelmiyor, aynı zamanda ciddi bir ekonomik hareketlilik de başlıyor. Yüzlerce kişiye istihdam sağlanacak, çevre esnafı canlanacak. Küçük bir detay gibi görünse de, aslında bölge halkı için hayati önem taşıyor.
Açılış törenine katılanlar arasında sadece bürokratlar yoktu. Yerel halktan, esnaftan, avukatlardan yoğun bir katılım vardı. Herkesin yüzünde aynı gülümseme - nihayet beklenen gün gelmişti. Bir vatandaşın dediği gibi: "Artık adliye için başka ilçelere gitmeyeceğiz. Adalet kapımızın dibinde."
Kemalpaşa Adalet Sarayı'nın açılışı, aslında Türkiye'nin dört bir yanında devam eden adliye yatırımlarının sadece bir halkası. Ama Kemalpaşalılar için bu halka, en değerlisi. Yıllar sonra torunlarına anlatacakları bir gün yaşadılar bugün. Adaletin sadece kitaplarda kalan bir kavram değil, somut olarak hayatlarının içine girdiği bir gün.
