Dün akşam saatlerinde başlayan sağanak yağış, birçok semti olduğu gibi Ahmet'in de hayatını bir anda altüst etti. O anları düşününce insanın tüyleri ürperiyor doğrusu. Bir anda her yer suyla doldu, ama en kötüsü evinin içinden gelen o korkunç ses ve kokuydu.
"Önce hafif bir gürültü duydum" diye anlatıyor Ahmet, hâlâ titreyen sesiyle. "Sonra aniden lavabodan, tuvaletten siyah, pis bir su fışkırmaya başladı. Dakikalar içinde evimizin içi kanalizasyon suyuyla doldu."
Çaresizlik İçinde Bekleyiş
O anki çaresizliği tarif etmek gerçekten zor. Eşyalar suyun üzerinde yüzüyor, o pis koku bütün evi sarıyordu. Belediyeyi aradım, yetkililere ulaşmaya çalıştım ama nafile. Saatlerce bekledik, kimse gelmedi. Sanki unutulmuş gibi hissettik.
İnsan ister istemez düşünüyor - bu şehirde yaşamak bu kadar mı zor olmalı? Her yağmurda aynı manzara, aynı sorunlar. Altyapı denilen şey nerede kaldı?
AB'ye Sert Tepki: "Konser Değil, Yaşanacak Yer!"
İşte tam o sırada, sosyal medyada AB'nin Türkiye'de düzenlediği bir konser haberi düştü önüme. Canımı acıtan o an geldi işte. Kamera karşısına geçip içimde biriken her şeyi döktüm ortaya:
"Bakın!" diye haykırdım. "Biz burada hayatta kalmaya çalışıyoruz. Evimiz kanalizasyon suyuyla dolmuş, kimse yardımımıza gelmiyor. Onlarsa konser düzenliyor! Bize konser değil, yaşanacak yer lazım!"
Bu sözler aslında sadece AB'ye değil, tüm yetkililere bir isyandı. İnsanların temel ihtiyaçları görmezden gelinirken, gösterişli etkinliklerin anlamı kalmıyor çünkü.
Yıllardır Çözülmeyen Sorun
Bu olay aslında dün başlamadı. Yıllardır aynı sorunla boğuşuyoruz bu mahallede. Her yağmurda aynı manzara - seller, taşan kanallar, mahsur kalan insanlar. Yetkililer gelip bakıyor, "çözeceğiz" diyorlar ama değişen hiçbir şey olmuyor.
Belki de en acı tarafı bu: sorunun çözüleceğine dair umudumuzu yitirmiş olmamız. Her yağmurda aynı korku, aynı endişe...
Ahmet'in son sözleri ise her şeyi özetler nitelikte: "Biz sadece insanca yaşamak istiyoruz. Bu kadar basit. Temiz su, temiz bir çevre ve yağmur yağdığında evimizin içinin kanalizasyonla dolmamasını istiyoruz. Bu çok mu şey?"
Bu soru aslında hepimizin sorması gereken temel soru değil mi? Modern bir şehirde yaşamanın en temel gereklilikleri bile sağlanamazken, diğer her şey anlamsız kalıyor.