
Sabahın erken saatleri... Sakarya'nın bir mahallesinde, güneş henüz yeni uyanırken, Muhtar Hasan amcanın kapısı çalınıyor. O, sadece bir muhtar değil; mahallenin annesi, babası, çözüm ortağı ve hatta bazen en iyi dinleyicisi.
Kim derdi ki bir muhtarlık ofisinin, sıradan devlet işlerinin çok ötesine geçebileceğini? Hasan amca, öyle yapıyor işte. Resmi evrak işleri, imar dosyaları, nüfus kayıtları... Evet, bunlar da var. Ama onun ofisinden çıkanlar sadece kâğıt parçaları değil.
Kahve Kokulu Ofis ve Açılan Gönüller
Ofisine her giren, önce taze demlenmiş Türk kahvesinin kokusuyla karşılanıyor. "Hoş geldin evladım," diyor yaşlı bir teyzeye, "buyur, otur şöyle." Sonra, aslında gelme sebebi olan resmi işini hallediyor, ama önce hal hatır soruyor, torunlarıyla ilgili birkaç samimi cümle sarf ediyor. Bu küçük sohbetler, bürokrasinin soğuk yüzünü eritip atıyor.
Bir gün bir genç, üniversite kaydı için gerekli bir belge için geliyor, endişeli. Hasan amca sadece belgeyi vermiyor, "Hangi bölüm?" diye sorup, "Aferin, gelecek orada, göreceksin," diye de bir umut aşılıyor. Başka bir gün, evinde yalnız yaşayan yaşlı bir amca, sohbet etmek için uğruyor. Resmi bir işi yok belki, ama o bir çayını içip gidiyor. İşte o an, muhtarlık binası, bir devlet dairesi olmaktan çıkıp bir yuva sıcaklığına bürünüyor.
Sadece Bir Görev Değil, Bir Yaşam Tarzı
Hasan amca için bu iş, mesai saatleriyle sınırlı değil. Akşamüstü, marketten alışveriş yaparken bir komşunun sıkıntısını dinliyor. Pazar yerinde, esnafın bir derdine çare arıyor. Cep telefonu, mahalle sakinleri için adeta 7/24 açık bir destek hattı. "Muhtar amca, şu borçla ilgili bir şey soracaktım..." veya "Amca, çocuk hastalandı, hastaneye nasıl gideceğiz?"
Onun hikayesi, Türkiye'nin dört bir yanındaki binlerce muhtarın sessiz sedasız sürdürdüğü, fark edilmeyen ama paha biçilmez hizmetin sadece küçük bir parçası. Onlar, devletin en küçük ama en etkili biriminin temsilcileri. Binaları, bürokrasinin soğukluğunu değil, mahallenin sıcaklığını yansıtıyor.
Sonuçta, iyi ki varsın muhtar amca. Sen olmasan, mahallemiz sadece evlerin ve sokakların olduğu bir yer olarak kalırdı. Senin o küçük dokunuşların, onu bir 'yuva' yapıyor.