İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan: Su Krizi Hayati Mesele, Uzmanlar Dinlenmeli
Pezeşkiyan'dan Su Krizi Uyarısı: Hayati Mesele

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ülkesini tehdit eden su krizi konusunda acil bir uyarıda bulundu. Pezeşkiyan, bu sorunun artık hayati bir mesele haline geldiğini ve çözüm için uzman görüşlerine başvurulması gerektiğini açıkladı.

Meclis'te Yapılan Kritik Uyarı

23 Aralık 2025 tarihinde, yeni yıl bütçe taslağını sunmak için Meclis'e giden Cumhurbaşkanı, yaptığı konuşmada gündemi su sorununa taşıdı. İran devlet televizyonunun aktardığına göre Pezeşkiyan, 80 kişilik bir uzman heyetinin hazırladığı rapora atıfta bulunarak, tüm kurumların bu görüşleri dikkate alması gerektiğinin altını çizdi.

Su meselesinin ancak toplumsal ve kurumsal dayanışma ile aşılabileceğini ifade eden Pezeşkiyan, aksi takdirde ortaya çıkacak problemlerin çözümünün çok daha zor olacağı uyarısını yaptı.

İran'ın Su Stresinin Nedenleri

İran, uzun süredir ciddi bir su stresi yaşıyor. Bu krizin arkasında birkaç temel neden bulunuyor:

  • Tarımsal sulamada verimsiz ve eski yöntemlerin kullanılması,
  • Yeraltı su kaynaklarının kontrolsüz ve aşırı tüketimi,
  • Hızlı şehirleşme ve nüfus artışının baskısı,
  • İklim değişikliğinin olumsuz etkileri.

Bu faktörler bir araya gelerek, ülkenin su güvenliğini tehdit eden uzun vadeli bir krize yol açmış durumda.

Tahran İçin Kritik Senaryo

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, daha önce yaptığı açıklamalarda durumun vahametini gözler önüne sermişti. Başkent Tahran'a yeterli yağış düşmemesi halinde, kentte ciddi su kesintilerinin gündeme gelebileceğini belirtmişti.

Pezeşkiyan, en kötü senaryoda ise Tahran'ın kısmen veya tamamen tahliye edilmesi gibi radikal bir önlemin bile gerekebileceğini ifade etmişti. Bu açıklama, İran'daki su krizinin ulaştığı boyutu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

İran yönetimi, artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmeden, uzmanların önerdiği sürdürülebilir su yönetimi politikalarını hayata geçirmek için zamanla yarışıyor. Pezeşkiyan'ın uyarıları, sadece bir iç politika meselesi değil, aynı zamanda tüm bölgeyi etkileyebilecek bir krize dönüşme potansiyeli taşıyor.