Yerel yönetimlerdeki tartışmalar dinmek bilmiyor. Özellikle CHP'li belediyelerde yaşanan kayırmacılık iddiaları, adeta bir fırtınaya dönüşmüş durumda. Sanki aile şirketi gibi yönetilen bu belediyelerde, akraba torpili normalleşmiş gibi görünüyor.
Kim derdi ki belediye meclis toplantıları aile meclisine dönecek? Ama öyle oldu işte. Bazı belediyelerde öyle bir hal almış ki durum, neredeyse her koltukta bir akraba oturuyor. Dışarıdan bakanlar "Burada aile şirketi mi var?" diye sormadan edemiyor.
İsim İsim Skandal Tablosu
İşte size çarpıcı bir örnek: İzmir'in CHP'li Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ'un eşi, belediyenin danışma kurulunda görev yapıyor. Sadece bu da değil - yeğeni de belediye bünyesinde çalışıyor. Yani aile boyu bir istihdam söz konusu.
Ankara'nın CHP'li Mamak Belediye Başkanı Murat Köse'nin durumu da farklı değil. Eşi belediyenin sosyal tesislerinde yönetici olarak çalışıyor. Sanki belediye kadroları kişisel mülkmüş gibi davranılıyor.
Kadro Yağmuru Devam Ediyor
Bodrum'da durum daha da vahim. CHP'li Belediye Başkanı Ahmet Aras'ın eşi, belediyenin danışma kurulunda. Yeğeni ise belediyede basın danışmanı olarak görev yapıyor. Adeta bir "aile birliği" kurulmuş gibi.
Büyükçekmece'deki tablo da içler acısı. CHP'li Belediye Başkanı Hasan Akgün'ün eşi, danışma kurulunda yer alıyor. Yeğeni ise belediyenin basın danışmanlığını yürütüyor. Bu kadar yakın akrabanın aynı belediyede üst düzey görevlerde olması tesadüf mü, yoksa sistemli bir kayırmacılık mı?
Peki Ya Diğer Belediyeler?
Mersin'in CHP'li Akdeniz Belediye Başkanı Muhammet Mustafa Gülbay'ın eşi de danışma kurulunda. Ankara Çankaya'da ise CHP'li Belediye Başkanı Alper Taşdelen'in eşi, belediyenin sosyal tesislerinde yönetici konumunda.
İstanbul Kadıköy'deki durum ise gerçekten düşündürücü. CHP'li Belediye Başkanı Mesut Kösalı'nın eşi danışma kurulunda, yeğeni ise basın danışmanı olarak çalışıyor. Sanki aynı senaryo farklı şehirlerde oynanıyor gibi.
Büyükşehir belediyelerinde de durum farklı değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun eşi danışma kurulunda görev yapıyor. Ankara Büyükşehir'de Mansur Yavaş'ın eşi de aynı şekilde.
Sonuç: Sistem mi Bozuk?
Bu kadar çok örnek bir araya gelince, insan ister istemez düşünüyor: Acaba bu bir tesadüfler zinciri mi, yoksa yerleşik bir sistem mi? Belediyelerin kamu malı olduğunu unutanlar, onları kişisel mülkleri gibi yönetmeye başlamış gibi görünüyor.
Aslında mesele sadece istihdam da değil. Bu durum, yerel demokrasinin sağlığı açısından da endişe verici. Seçmenler, belediyelerin aile şirketine dönüşmesini izlerken, acaba ne düşünüyorlar?
Son söz: Kamu hizmeti ile özel çıkar arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor. Ve bu durum, demokrasimiz için hiç de iyiye işaret sayılmaz.