İstanbul'un o meşum cumartesi akşamında, Kadıköy'de tarih yazılıyordu adeta. Sanki her şey önceden yazılmış bir senaryo gibiydi - ama kimse finalin bu kadar çarpıcı olacağını tahmin edemezdi.
Fenerbahçe, Beşiktaş karşısında adeta bir gol makinesine dönüştü. İlk yarıda açtıkları 2-0'lık üstünlük, aslında gelecek olan fırtınanın sadece küçük bir habercisiydi. İkinci yarıda ise tam anlamıyla bir gol şöleni yaşandı.
İkinci Yarıda Kopan Fırtına
Dakika 46... 58... 67... ve son olarak 89. Her biri ayrı bir hikaye, ayrı bir zafer çığlığı. Sarı-lacivertliler, siyah-beyazlı rakiplerini sahanın her köşesinde adeta büyüledi. Öyle ki, Beşiktaş savunması ne yapacağını şaşırmış vaziyetteydi - tıpkı fırtınaya yakalanmış bir gemi gibi.
Kaleciler çaresiz, defans oyuncuları ise neye uğradığını anlayamadan buldular kendilerini. Fenerbahçe'nin atakları öyle bir tempo ve hassasiyetle geliyordu ki, izleyenler nefeslerini tutmakta zorlanıyordu.
Tarihe Geçen Bir Derbi Performansı
Beşiktaş taraftarı için uzun sürecek bir gece oldu bu. Tribünlerdeki o hüzünlü sessizlik, sahada yaşananların büyüklüğünü anlatmaya yetiyordu aslında. Fenerbahçe ise taraftarına unutulmaz bir akşam yaşattı - hem de nasıl!
Maçın hakemi düdüğü çaldığında, skor tabelasında yazan 5-0'lık rakam, derbi tarihinin en farklı sonuçlarından biri olarak kayıtlara geçti. Bu skorla birlikte Fenerbahçe, ezeli rakibine karşı gol sayısını 502'ye taşıdı - yarım bini aşan bu rakam, kulüp tarihi açısından da oldukça anlamlı.
Peki bu kadar fark nasıl geldi? Aslında cevap basit: Fenerbahçe bugün takım futbolunun ne demek olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Her oyuncu kendi görevini layıkıyla yaptı, her pozisyon mükemmel değerlendirildi. Beşiktaş ise maç boyunca kendine gelemedi - ki bu da derbilerin acımasız yüzü olsa gerek.
Şimdi sırada bu zaferin keyfini çıkarmak var tabii. Taraftarlar sabaha kadar bu geceyi konuşacak, o golleri tekrar tekrar izleyecek. Beşiktaş içinse uzun bir özeleştiri süreci başlıyor. Futbol işte - bazen tepede oluyorsun, bazen de dibi görüyorsun.