İstanbul'un göbeğinde futbol tarihine geçecek bir gece yaşandı. Öyle bir atmosfer ki - sanki şehrin tüm nabzı o sahada atıyordu. Fenerbahçe, ezeli rakibi Galatasaray'ı adeta bir fırtına gibi geldi ve geçti.
Maçın daha ilk dakikalarında sarı-lacivertlilerin baskısı hissediliyordu. Sanki her oyuncuya ayrı bir motor takılmıştı. Topa her dokunuşta, her koşuda o inanılmaz enerji tribünlere de yansıyordu tabii.
İlk Yarıda Patlama!
Dakika 18... İşte o an! Fenerbahçe'nin genç yıldızı, Galatasaray savunmasını adeta dans ederek geçti ve topu ağlarla buluşturdu. Gol değil, bir sanat eseriydi adeta. Taraftar o an deliye döndü - kimse yerinde duramıyordu.
Galatasaray toparlanmaya çalıştı ama nafile. Fenerbahçe'nin defansı bir duvar gibiydi. Her atak, her hamle önleniyordu. Öyle ki karşı takımın yıldız oyuncuları sahada kaybolmuş gibiydi.
İkinci Yarıda Fırtına Dinmedi
Sahadan gelen sesler, taraftarın coşkusu... İkinci yarıda tempo düşmedi, aksine arttı. Fenerbahçe ikinci golü bulunca Galatasaray için işler iyice zorlaştı. Oyunun hakimiyeti tamamen sarı-lacivertlilerdeydi.
Son dakikalara doğru Galatasaray'ın umutsuz atakları da sonuç vermedi. Fenerbahçe, derbinin tadını çıkararak maçı bitirdi. Sanki takım diyordu ki: "Bu gece bu saha bizim!"
Ve bitiş düdüğü... İşte o an! Seyirci ayağa kalktı, oyuncular birbirine sarıldı. Bu sadece üç puan değildi - bu bir mesajdı ligdeki diğer takımlara: Fenerbahçe bu sezon ciddi işler peşinde!
Teknik direktörün yüzündeki o gurur ifadesi görülmeye değerdi. Takımının nasıl oynadığını, nasıl savaştığını izlerken - her halinden belliydi memnuniyeti. "Planladığımız her şey sahada hayat buldu" der gibiydi adeta.
Bu galibiyetle Fenerbahçe ligdeki yerini sağlamlaştırırken, taraftar da unutulmaz bir gece yaşadı. Futbol böyle bir şey işte - bazen bir maç tüm sezonun kaderini değiştirebiliyor. Bu derbi de o maçlardan biri olarak tarihe geçti.
