İstanbul'da hava ağır ama heyecan gökyüzünden daha yüksekte. Bugün öyle bir gün ki, şehrin iki yakasını ayıran boğazın bile hükmü yok bu coşkuya. Fenerbahçeliler, yıllardır süren o büyük rekabetin tam ortasına, bir kez daha yüreklerini koyuyor.
Ülker Stadı'nın etrafı saatler öncesinden dolmaya başladı. Öyle bir manzara ki, sarı-lacivert denizinin dalgaları tribünlere vuruyor adeta. Her yaştan, her meslekten insan... Hepsi tek yürek olmuş, o tek dilek için: Galatasaray'ı devirmek.
Atmosfer Kelimelerle Anlatılmaz Gibi
İçeride hazırlıklar sürerken, dışarıda taraftarın coşkusu zaten maçı başlatmıştı bile. Marşlar, tezahüratlar, bayraklar... Sanki her Fenerbahçeli, takımının omzunda ekstra bir güç olmak için yarışıyordu. Şu an burada olmayan biri, bu duyguyu asla tam anlamıyla anlayamaz bence.
Genç-yaşlı demeden herkes aynı heyecanı paylaşıyor. Dedeler, torunlarının elinden tutmuş gelmiş. Belki de aynı marşları, yıllar önce kendi dedelerinden öğrenmişlerdi. İşte futbolun güzelliği de burada zaten - nesilleri birleştiren o görünmez bağ.
Takım da Coşkuya Kayıtsız Kalmadı
Oyuncuların antrenman sırasında tribünlere bakıp gülümsedikleri anlar oldu. Bu destek karşısında duygulanmamak elde mi? Taraftarın sevgisi, oyunculara adeta kanat takıyor. Maçtan önce bile o enerjiyi hissedebiliyorsunuz.
Ve şimdi... Her şey hazır. Sahadaki çimler, tribünlerdeki yürekler, oyuncuların gözlerindeki o kararlı bakış. Bu derbi sadece üç puan için değil, gurur için, tarih için, o sarı-lacivert liyakat için oynanacak.
Fenerbahçe taraftarı zaten kazanmış bile bence. Çünkü bu ruh, bu aidiyet duygusu, bu birliktelik... İşte asıl zafer burada yatıyor. Gerisi sahada olacak ama yürekler çoktan kazandı.