Stuttgart'taki akşam... Hava futbol oynamak için fazla ağırdı belki, ama Fenerbahçe'nin oyunu daha da ağırdı. Sanki sahaya çıkan takım değil de, ruhunu bir yerlerde unutmuş bir gölgeydi. İşte böyle başladı her şey.
Maximilian Hoeness denilen adam -ki kendisi sadece 36 yaşında- Fenerbahçe'yi sanki avucunun içi gibi biliyordu. Nasıl mı? Takımımızın en büyük silahı olan orta saha baskısını tamamen etkisiz hale getirdi. Fred, İrfan Can, Szymanski üçlüsüne adeta duvar ördü. Onlar topa basmak isterken, Alman takımı zaten topu çoktan uzaklara taşımış oluyordu.
Stuttgart'ın Zekice Oyunu: Fenerbahçe'yi Kendi Silahıyla Vurmak
Aslında olan şuydu: Stuttgart, Fenerbahçe'nin en sevdiği oyunun tam tersini oynadı. Biz pres yapmayı severiz, onlar topu hızlı oynayarak bu presi bozdular. Biz orta sahada yaratıcı olmayı bekleriz, onlar İrfan Can ve Szymanski'yi adeta mezara gömdüler. Fred ise... Fred maç boyunca kendini aradı durdu.
Şu cümleyi kurmam gerekiyor: Stuttgart'ın ilk yarıdaki üstünlüğü sadece şanstı diyemeyiz. Hayır, bu tamamen taktiksel bir üstünlüktü. Hoeness, Kartal'ın kanatlarını kırmayı başardı. Ve bunu yaparken de genç yaşına rağmen inanılmaz bir olgunluk sergiledi.
İkinci Yarı: Aynı Filmin Tekrarı
Devre arasında değişiklik bekleyen herkes hayal kırıklığına uğradı. Çünkü ikinci yarıda da aynı oyun devam etti. Stuttgart'ın 69. dakikadaki golü ise zaten gelmekte olanı teyit etmekten başka bir şey değildi.
Fenerbahçe adeta uyurgezer gibi oynuyordu. Szymanski'nin oyunu? Durgun. İrfan Can? Etkisiz. Dzeko? Yalnız. Sanki takım daha önce hiç bir araya gelmemiş gibiydi. Bu kadar kaliteli oyuncunun bu kadar etkisiz olmasını izlemek... Üzücüydü doğrusu.
Asıl Soru: Bu Ruhsuzluk Neden?
Belki de cevap çok basittir: Stuttgart, Fenerbahçe'den daha iyi hazırlanmıştı. Daha açık söyleyeyim - daha akıllıca hazırlanmıştı. Alman takımı bizim takımımızın tüm zayıf noktalarını biliyor ve onlara göre oynuyordu.
Peki ya ruh? O konuda hiçbir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü o akşam Stuttgart'ta Sarı-Lacivertli bir ruhtan eser yoktu. Sadece forma giymiş, ama kalpleri başka yerde olan oyuncular vardı.
Sonuç olarak: 1-0'lık skor aslında hafif bile kalabilirdi. Fenerbahçe, rövanş maçına hem taktiksel hem de mental olarak çok daha iyi hazırlanmak zorunda. Aksi takdirde... Neyse, gerisini siz düşünün.