
Tamam, itiraf edelim - futbol denince aklımıza hep sahada koşturan oyuncular, gol sevinçleri ve taraftar coşkusu geliyor. Ama işin perde arkasında, o sahaları yöneten, takımları ayakta tutan isimler var. Onlardan biri de, eşinin dilinden düşürmediği bir futbol yöneticisi.
"Vallahi ben şahsen hayret ediyorum" diye başlıyor sohbet. "Bu iş öyle her babayiğidin harcı değil. Kocam gerçekten futbola gönül vermiş, bu işi hakkıyla yapıyor."
Futbol Yönetimi: Görünmeyen Kahramanlar
Aslında kim düşünür ki, bir futbol takımının arkasında ne emekler olduğunu? Oyuncu transferlerinden tesis yönetimine, mali dengeden takım moraline kadar... Her şey öyle kendiliğinden olmuyor işte. Bu konuda eşinin gösterdiği özveri gerçekten takdire şayan.
"Bazen öyle anlar oluyor ki" diye anlatıyor, "gece yarısı telefon çalıyor, acil bir karar gerekiyor. Hiç şikayet etmeden, severek koşturuyor. Futbol onun için sadece iş değil, bir tutku."
Başarının Sırrı: Sabır ve Emek
Peki nedir bu işin püf noktası? Anlaşılan o ki sabır ve süreklilik. "Futbol yönetmek öyle bir günde öğrenilecek bir şey değil" diye vurguluyor. "Yılların tecrübesi, sabrı ve en önemlisi sevgisi gerekiyor. Kocam da tüm bunları fazlasıyla taşıyor."
Ve ekliyor: "Onun sayesinde anladım ki, futbol sadece sahada oynanan bir oyun değil. Arkasında koskoca bir sistem, bir yönetim sanatı var."
Sonuç olarak? Futbol dünyasının görünmeyen kahramanları, sahada gördüğümüz güzelliklerin mimarları. Ve onların başarısı, işlerini ne kadar sevdiklerine bağlı. Görünen o ki, bu ailede futbol sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi.