Futbol dediğimiz o muazzam çekişme, sahada öyle basit bir top peşinde koşuşturma değil aslında. Hüseyin Eroğlu, tam da bu noktada kelimeleriyle adeta bir ustalık dersi veriyor. Ona göre bu oyun, anlardan müteşekkil bir satranç türü—kaçırdığın an, kaybettiğin oyun demek.
Eski bir futbolcu ve sonrasında tecrübeli bir teknik adam olarak Eroğlu'nun söyledikleri, kulak ardı edilecek türden değil. "Maçın gidişatı bir anda değişir" diyor ve ekliyor: "O anı görebilen, o anı değerlendirebilen taraf, genelde kazanan taraf olur." Bu kadar net, bu kadar keskin.
Peki Ya Modern Futbol?
Günümüzde futbol artık sadece yetenekle oynanan bir oyun değil—strateji, analiz, fiziksel dayanıklılık ve zihinsel çeviklik hepsi bir arada. Eroğlu da bu değişimi gayet iyi okumuş. Oyuncuların sadece topa vurmakla kalmayıp, sahada nerede durmaları gerektiğini, pası nereye atacaklarını, rakibin zaaflarını nasıl okuyacaklarını bilmeleri gerektiğinin altını çiziyor.
Yani artık koşmak yetmiyor; akıl etmek, sezmek, öngörmek gerekiyor.
Teknik Ekip ve Oyuncu İlişkisi
Eroğlu'na göre başarı, sahada ve kenarda uyumla geliyor. Teknik ekip, oyuncuya doğru stratejiyi veremezse, oyuncu da sahada o stratejiyi uygulayamaz. Karşılıklı bir güven ve anlayış meselesi bu. Belki de en önemlisi, oyuncunun kendini maça vermesi—tam anlamıyla adamını, yüreğini ortaya koyması.
Sonuç olarak, Hüseyin Eroğlu'nun dediği gibi: Futbol bir anlar oyunu. O anları yakalayan, oyunu da kazanır. Gerisi heyecanlı bir seyirden ibaret kalır.
