Karadeniz'in iki devi dün gece sahada kozlarını paylaştı. Hava gerçekten elektrikliydi - sanki fırtına öncesi sessizlik gibi, ama tribünlerden yükselen sesler o sessizliği çoktan bozmuştu. Rize'de oynanan bu kritik maç, taraftarlar için adeta bir kimlik meselesine dönüştü.
Maçın ilk yarısı... Of, nasıl tarif etsem bilemiyorum. İki takım da sanki birbirini sürekli prob eder gibiydi. Top sürmeler, paslaşmalar, ama neticesiz ataklar. Taraftarların sabırsızlığı tribünlerden okunuyordu adeta.
İkinci Yarıda Oyun Değişti
Dakikalar 60'ı gösterdiğinde oyunun temposu birden değişiverdi. Sanki iki teknik direktör de soyunma odasında sihirli değneklerini sallamıştı. Rizespor'un orta sahası - ki bence maçın en dikkat çeken bölümüydü - adeta bir saat gibi işlemeye başladı.
Gol pozisyonları derken... Ah, o kaçan fırsatlar! Trabzonspor'un kaleci değişikliği sonrası yaşanan o karmaşada, top filelerle buluşsaydı keşke. Ama hayır, futbol bazen böyle acımasız olabiliyor.
Tribünlerin Etkisi
Rize taraftarının coşkusu gerçekten takıma ekstra güç katıyordu. Öyle ki, bazen o ses dalgasının oyuncuları fiziksel olarak ileri ittiğini hissedebiliyordunuz. Trabzonspor taraftarları ise - sayıca az olmalarına rağmen - inanılmaz bir direnç gösterdi.
Son dakikalar... Allahım, o son dakikaları anlatmak için kelimeler yetmez. Her iki takım da galibiyet golünü ararken, sanki sahada 22 oyuncudan çok daha fazla insan varmış gibiydi. Koştular, mücadele ettiler, bazen hata yaptılar - insan işte!
Maçın bitiş düdüğü çaldığında, her iki teknik ekibin yüz ifadeleri aslında her şeyi anlatıyordu. Bir nevi 'keşke' maçıydı bu. Kazananı olmayan ama kaybedeni de olmayan bir karşılaşma.
Peki şimdi ne olacak? Bu sonuç iki takım için de aslında bir dönüm noktası sayılır. Rizespor için evinde alınamayan galibiyetin hayal kırıklığı, Trabzonspor için ise deplasmanda alınan bir puanın tesellisi diyebiliriz. Ama şunu unutmayalım: Karadeniz derbilerinde asla tahmin yürütülmez!