Tamam, şöyle diyeyim: Okan Buruk o kadar haklı ki, insan düşünmeden edemiyor. Sahadaki o müthiş mücadeleden sonra, mikrofonlar karşısına geçtiğinde söyledikleri aslında futbolun özünü yakalıyor bence.
Galatasaray'ın Bodo/Glimt'ü 3-1 yendiği o unutulmaz geceden sonra, Buruk'un ağzından dökülenler sadece bir teknik direktörün açıklaması değildi. Daha çok, yılların vermiş olduğu o muazzam tecrübeyle harmanlanmış, içten bir yakarıştı.
'Biz Burada Savaşıyoruz, Siz de Yanımızda Olun'
Şimdi bakın, Buruk diyor ki: "Taraftarımızın desteği bizim için her şeyden önemli." Ama bunu söylerken sesindeki o titremeyi duyuyorsunuz adeta. Yıllardır sahanın içinde ve dışında ne çok şey görmüş bir adamın, taraftar sevgisinin ne demek olduğunu bilen birinin samimiyeti işte.
Maç sonrası basın toplantısında -ki o atmosferi bir düşünün, herkesin nefesi tutulmuş- şunları söyledi: "Biz sahadayız, siz tribünlerde. Bu birliktelik olmazsa olmaz." Sanki şunu demek istiyordu: Futbol sadece topun peşinde koşmaktan ibaret değil, kalplerin aynı anda atmasından ibaret.
Avrupa Yolculuğunda Kritik Viraj
O Bodo/Glimt galibiyeti öyle sıradan bir galibiyet değildi hani. Avrupa arenasında, zorlu bir deplasmanda alınmış, her dakikası emek kokan bir zafer. Ve Buruk bunun farkında - zaferin değerini bilen, ama daha gidilecek çok yol olduğunu da gören bir kaptan gibi.
Belki de en çarpıcı olanı, tecrübeli teknik adamın taraftarlara yaptığı o çağrının altında yatan mesajdı: "Birlikte daha güçlüyüz." Bu kadar basit, bu kadar derin.
Düşünsenize, modern futbolda her şeyin parayla, transferlerle, istatistiklerle ölçüldüğü bir dönemde, Buruk hala o insani bağın, o duygusal köprünün önemine işaret ediyor. Bana kalırsa -ki bu sadece benim görüşüm- tam da bu yüzden fark yaratıyor.
Sonuçta, futbol sadece futbol değil midir? Okan Buruk'un sözleri bize tam da bunu hatırlatıyor: Sahadaki mücadele kadar, tribünlerden yükselen sesin gücü de gerçek...