İnanılır gibi değildi. Tam Galatasaray'ın üç puanı cebe atacağını düşünürken, sahada bambaşka bir hikaye yazılıyordu adeta. Oliver'in o muhteşem penaltısı yetmedi - evet, sadece yetmedi desem yanlış olmaz herhalde.
Maçın ilk yarısı... Of ya, o ilk 45 dakikayı anlatmak bile insanın içini sıkıyor. Taraftar tribünlerde nefesini tutmuş, bekliyor. Her topa çıkışta bir umut, her atakta 'işte şimdi' diye düşünüyorsun. Ama olmuyor işte, bir türlü olmuyor.
İkinci Yarıda Yaşananlar Her Şeyi Değiştirdi
Dakika 67'yi gösterdiğinde, stad adeta ayağa kalktı. Oliver topun başına geçti - o an herkes nefesini tuttu sanki. Kalecinin gözlerindeki o tedirgin bakışı görebiliyordunuz resmen. Ve ardından... Mükemmel bir vuruş! Top ağlarla buluştuğunda Galatasaraylı taraftarların sevinci görülmeye değerdi.
Futbol işte böyle bir şey - tam 'kazandık' derken, her şey tersine dönebiliyor. Galatasaray'ın oyunu kontrol ettiği anlarda bile rakip takımın direnci kırılmıyordu. Aslına bakarsanız, bu maçta iki takım da kazanmak için mücadele etti diyebiliriz. Kimi zaman sert, kimi zaman teknik bir mücadeleydi bu.
Son Dakikalarda Yaşanan Gelişmeler
Maçın bitimine doğru... Aman tanrım, o son 10 dakika insanın yüreğini ağzına getirdi resmen. Galatasaray atağa kalktı, olmadı. Rakip kontratak yaptı, o da olmadı. Sanki iki boksör, son raundda yorgun argın birbirlerine vurmaya çalışıyor gibiydiler.
Düdük çaldığında herkes bir oh çekti ama kimse tam olarak memnun değildi galiba. Galatasaray için iki puan kaybı gibiydi bu beraberlik - itiraf etmek gerekirse. Oliver'in o güzel golüne yazık oldu diye düşünmeden edemedim.
Bu maç bize gösterdi ki futbol asla tahmin edilemez. En net penaltılar bile bazen yetmiyor. Galatasaray taraftarı için hayal kırıklığı tabii ki - kim ne derse desin. Ama sezon uzun, önümüzde daha oynanacak çok maç var. Belki de bu beraberlik ileride 'iyi ki' diyeceğimiz bir sonuç olur, kim bilir?