Dostlar, sahada öyle bir rüzgar esti ki, tribünlerdeki herkes nefesini tuttu. Oyunun gidişatı -itiraf etmeliyim- ilk yarıda hiç de iç açıcı değildi. Ama sonrasında olanlar, gerçekten göz kamaştırıcıydı.
İlk 45 dakika sanki başka bir takımmışız gibiydi. Topla buluşamıyor, orta sahada etkisiz kalıyorduk. Tribünlerden gelen "Hadi ama, topla buluşun!" sesleri stadyumu dolduruyordu. Oyuncuların yüzündeki o tedirgin ifadeyi görmeliydiniz.
Devre Arasındaki O Konuşma Her Şeyi Değiştirdi
Sanırım maçın dönüm noktası, soyunma odasında yaşandı. Teknik direktörün o tarihi konuşması -ki bunu daha sonra oyunculardan dinledim- adeta bir dönüm noktası oldu. "Sahip olduğunuz yeteneği ortaya çıkarın, korkmayın!" demiş. Basit görünebilir ama işte tam da bu sözler, oyuncuların içindeki savaşçıyı uyandırmış.
İkinci yarıya bomba gibi başladık. Sanki takım değişmiş, sahaya başka bir ekip çıkmıştı. İlk 10 dakikada attığımız gol ise -inanın- tribünleri yerinden oynattı. O anı yaşayanlar bilir; stadyumda adeta bir deprem oldu!
Oyuncuların Performansı Göz Kamaştırıcıydı
Genç oyuncumuzun o inanılmaz driblingi ve gol pası... Yaşlı amcaların bile ayağa fırlattığı türden bir andı. Tecrübeli defans oyuncumuz ise adeta duvar gibiydi -rakibin hiçbir atak organizasyonuna izin vermedi. Kaleci mi? Onun kurtarışları için "insanüstü" demek yetersiz kalır.
Maçın bitiş düdüğü çalınca, sahada yaşanan o mutluluk gözyaşları... İşte futbolun büyüsü burada. 90 dakikanın içine sığdırılan tüm o duygular: endişe, heyecan, coşku ve nihayet zafer.
Teknik direktörün basın toplantısındaki sözleri hala kulaklarımda: "Takım ruhu kazandırdı" demişti. Haklıydı da. Bireysel yetenekler değil, kolektif akıl ve yürek birliği getirdi bize bu galibiyeti.
Bu gece, eminim ki futbolseverler uzun süre unutamayacak. Sadece üç puan değil, aynı zamanda gurur ve inanç kazandırdı bize. Ve şunu söylemeden edemeyeceğim: Bu takımın daha söyleyecek çok sözü var!