Gecenin yıldızı kimdi derseniz, hiç tereddütsüz Leroy Sané derdim. Öyle bir oyun çıkardı ki sahada, Almanya'daki tüm spor gazeteleri ertesi gün manşetlerini ona ayırmak zorunda kaldı. İnanılmazdı, gerçekten.
Bayern Münih formasıyla İstanbul Başakşehir karşısına çıkan Sané, adeta bir orkestra şefi gibiydi. Top onun ayağındayken sanki sihirli bir değnek dokunuyordu. Hani bazı oyuncular vardır, topu görürsünüz ama Sané'de öyle değil - o topu adeta konuşturuyordu.
Alman Basını Ağzı Açık İzledi
Bild gazetesi ertesi sabah tam sayfa ayırmıştı bu performansa. "Sané'nin İstanbul'daki Büyüsü" başlığıyla çıkmışlardı mesela. Sport Bild ise daha da ileri giderek, "Bu Sané mi? Evet, ama daha önce hiç görmediğimiz bir versiyonu!" diye yazmıştı.
Aslında şaşırmamak lazım. Çünkü o gece sahada gördüğümüz Sané, sezonun en formda halini sergiliyordu. Driblingleri, pasları, şutları - her şeyi mükemmeldi. Hani derler ya "oyunun ritmini değiştirdi" diye, işte tam olarak öyle bir şeydi.
İstatistikler Bile Yetersiz Kalıyor
Rakamlara bakacak olursanız: %92 pas isabeti, 7 başarılı dribling, 3 şut... Ama asıl hikaye bu sayıların arkasında yatıyor. Oyun zekası, karar verme yeteneği ve o inanılmaz hızı - bunları istatistiklere sığdırmak mümkün değil.
Maçtan sonra Alman teknik direktör Hansi Flick'in yüzündeki gülümseme her şeyi anlatıyordu aslında. Dünya Kupası öncesi böyle bir form görmek, Alman millî takımı için tam bir moral kaynağı oldu.
Taraftarlar Sosyal Medyayı Salladı
Twitter'da #Sané trend topic olmuştu o gece. Bir Alman taraftarın tweet'i hâlâ aklımda: "Bu adam dünyanın en iyi kanat oyuncularından biri olabilir, ciddiyim!"
Başakşehir taraftarları bile - rakip olmalarına rağmen - oyun sonunda alkışlamıştı onu. İşte futbolun güzelliği burada; kaliteli oyunu herkes takdir ediyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Bana sorarsanız, Sané bu performansıyla sadece Bayern Münih'in değil, tüm Avrupa futbolunun konuştuğu isim haline geldi. Ve şunu söyleyebilirim ki, bu sadece bir başlangıç...
