Ole Gunnar Solskjær, o eski golcü içgüdüleriyle konuşuyordu adeta. Mikrofonlar uzatılır uzatılmaz, yarınki mücadelenin ehemmiyetini tek cümleyle özetledi: "Biz kazanmak için çıkıyoruz sahaya, başka bir şey düşünmüyoruz."
Takımının antrenmanlarda gösterdiği performansı—şahsen—oldukça etkileyici bulduğunu söylerken, yüzündeki o hafif gülümseme her şeyi anlatıyordu aslında. İşte o an, taraftarın kalbine bir sıcaklık yayıldı. Bu adam, bu işi biliyordu.
Motivasyon Zirvede: "Tek Hedef Üç Puan"
Basın toplantısının en can alıcı kısmı ise motivasyon meselesine geldiğinde yaşandı. "Motivasyon mu?" diye tekrarladı soruyu, bir an düşünür gibi yaparak. Sonra, "Bizim için en büyük motivasyon, bu formasının hakkını vermek isteyen 11 adamın sahada yarattığı enerjidir" diye ekledi. Bu, tipik bir 'maç maçtır' açıklamasından çok daha ötesiydi.
Ve taraftar... Onlarsız bir futbolun eksik kaldığını, çıtayı her zaman bir tık daha yukarı taşıdıklarını belirtti. Tribünden yükselecek her tezahüratın, oyuncular için ekstra bir watt güç anlamına geldiğini sözlerine kattı. Haklıydı da.
Hazırlıklar Tamam, Sıra Sahneye Kalmış
Rakibin gücünün—elbette—farkında olduklarını, ama kendi oyunlarını oynamak için hazır olduklarını vurguladı. Strateji? Öncelik sağlam savunma ve fırsatları—acımasızca—değerlendirmek. Plan bu.
Son sözleri ise herkesi rahatlattı: "Her şey yolunda. Yarın için her noktaya hazırız." Bu cümle, taraftarın içine su serpmişti adeta. Beklenti, yarın gece sahada ete kemiğe bürünecek.
