İstanbul'da hava ağır ağır kararırken, Milli Takım'ın yeni teknik patronu Luciano Spalletti'nin yüzündeki o hafif gülümseme her şeyi anlatıyordu aslında. İlk idmandan çıkmış, terini silmişti ama gözlerindeki o parıltı hiçbir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.
«Valla,» diye başladı konuşmaya, samimi bir tavırla. «İlk izlenimler gerçekten umut verici. Buradaki yetenek seviyesi beni şaşırttı açıkçası.»
Spalletti, o meşhur yoğun bakışlarıyla anlatıyordu hissettiklerini. Sahada gördüğü şeyin sadece futbol olmadığının altını çizdi adeta. «Bu çocuklar sadece top peşinde koşmuyor, anlıyorlar oyunu. Zekice hareket ediyorlar. İşte bu farkı yaratır.»
Yepyeni Bir Sistem Geliyor!
Peki nasıl bir oyun tarzı bekliyor bizi? Spalletti bu soruya cevap verirken elleriyle havada şekiller çiziyor, adeta görünmez bir taktik tahtasını işaret ediyordu.
«Aggressif, dominant bir futbol istiyorum. Topa sahip olmak yetmez, onu akıllıca kullanmak lazım. Rakibe adeta nefes aldırmayan, sürekli press yapan bir yapı kuruyoruz.»
Ve ekliyor, sesi biraz daha alçalarak: «Ama bu sadece fiziksel bir press değil. Zihinsel bir press. Her anı, her saniyeyi düşünerek oynamak... İşte mesele bu.»
Yıldızlar ve Takım Ruhu
Tek tek oyunculara gelince... Spalletti isim vermekten kaçınsa da, «tecrübeli isimlerle genç yetenekler arasında inanılmaz bir enerji alışverişi var» diye konuştu. «Kimse kenarda durmuyor, herkes birbirine yardım ediyor. Bu ruh, bu atmosfer paha biçilemez.»
Antrenmandan hemen önce yaşanan bir diyaloğu anlattı, gülümseyerek. «Genç bir oyuncu yanıma geldi, 'Hocam şu pozisyonda ne yapmalıyım?' diye sordu. İşte bu! Bu açlık, bu öğrenme isteği... Her şeyden değerli.»
Son sözleri ise net ve vurguluydu: «Yolumuz uzun, çok çalışmamız lazım. Ama inanın, bu ekip bunun üstesinden gelecek. Taraftarımız gurur duyacak. Beklesinler, görecekler.»
Spalletti, sözlerini bitirip içeri doğru yürürken, ardında bıraktığı şey sadece umut değil, somut bir inançtı. Bu proje, bildiğimiz her şeyden farklı olacak gibi görünüyor.
