Rus futbolunun yükselen yıldızlarından Arseniy Batagov, Türkiye'deki ilk büyük sınavını verdi. Ve itiraf etmekten çekinmiyor: Galatasaray'ın kalesini koruduğu Nef Stadyumu'nda oynamak, tahmin ettiğinden çok daha zormuş.
"Daha önce birçok zorlu deplasman maçı oynadım," diyor Batagov, "ama buradaki atmosfer gerçekten farklı. Taraftarın sesi adeta kulaklarımda çınlıyor hâlâ."
Rakip Kalecilere Kâbus Gibi Bir Deneyim
Galatasaray'ın evindeki üstünlüğünün sırrı ne? Belki de taraftarın o inanılmaz desteği. Batagov, "Maçtan önce bizi uyarmışlardı ama yaşamadan anlaşılacak gibi değil" diye ekliyor. Sanki her köşe atışında, her gol pozisyonunda tribünlerden gelen dalga sadece takımına değil, doğrudan rakibin moraline vuruyor.
Kaleci olmanın psikolojik yükünü zaten biliyordum ama burada her şey daha katmerli hissediliyor. Topa her dokunuşunda, her müdahalende o devasa ses seninle birlikte nefes alıp veriyor - ya da vermiyor, ne bileyim.
"Kolay Değil" Demek Hafif Kalır
Batagov'un sözleri öyle basit bir 'zordu' açıklaması değil. Daha çok, bir rakibin içtenlikle saygı duruşu gibi. "Galatasaray'la deplasmanda oynamak kolay değil" ifadesi aslında her şeyi anlatmaya yetiyor ama ben size şunu söyleyeyim: Bu, Türk futbolunun Avrupa'daki itibarını da gözler önüne seriyor.
Artık kimse 'Türkiye'ye gidip üç puan toplarız' demiyor. Özellikle de İstanbul'un devlerinin evinde.
Oynadık, gördük, yaşadık. Ve şimdi daha iyi anlıyorum ki bu ligdeki kaleci olmak - hele ki böyle bir deplasmanda - sadece top kurtarmaktan çok daha fazlasını gerektiriyor. Ruh gücü, dayanıklılık, o anlara konsantre olabilme becerisi... Hepsi bir arada.
Batagov'un itirafı aslında tüm Süper Lig için önemli bir mesaj taşıyor: Evet, buradaki futbol belki teknik açıdan mükemmel değil ama atmosferiyle, taraftarıyla, oyunun ruhuyla dünyanın en zorlu liglerinden biri olmayı hak ediyor.
