
Gökyüzünün mavisi, o gün adeta bir sanat eserine dönüştü. Ahlat'ta bulutların üzerine çizilen her bir desen, izleyenlerin hafızasına kazındı. Türk Yıldızları -evet, o efsanevi ekip- semalarda öyle bir dans ettiler ki, nefesler tutuldu.
Kimileri için sadece bir hava gösterisiydi belki. Ama orada olanlar çok daha fazlasını gördü. Türk bayrağının kırmızısı ve beyazı, gökyüzüne öyle bir işlendi ki, gururdan gözler doldu. O anları cep telefonlarına sığdırmaya çalışan kalabalık, aslında anı yaşamakla kaydetmek arasında gidip geldi.
Gökyüzünde Bir Şölen
Uçakların motor sesleri, Ahlat'ın kadim topraklarında yankılandı. Her bir manevra, mükemmellikle koreografi edilmişti adeta. Tam tamına sekiz NF-5 uçağı, havada öyle bir uyum yakaladı ki, izleyenler "Acaba tek bir vücut mu?" diye düşünmeden edemedi.
Ve sonra... Türk Yıldızları'nın o meşhur formasyonları bir bir belirdi. Her biri, gökyüzüne çizilmiş birer sanat eseri gibiydi. Seyirciler, kimi zaman alkışlarla, kimi zaman da hayranlık dolu bakışlarla karşıladı bu muhteşem performansı.
Tarih ve Havacılığın Buluşması
Ahlat -tarihiyle, kültürüyle zaten büyüleyici bir yer- o gün bir başka güzeldi. Kadim mezar taşlarının arasından yükselen uçak sesleri, adeta geçmişle geleceği buluşturdu. Tarih, gökyüzündeki bu modern dansı izliyor gibiydi.
Gösteriyi izlemeye gelenler arasında her yaştan insan vardı. Büyüklerin gözlerindeki gurur, küçüklerin heyecanı... Hepsi birbirine karıştı. Kim bilir, belki o çocuklardan biri, ileride Türk Yıldızları'nda uçmak için hayaller kuracak.
Sonuç olarak, Türk Yıldızları sadece bir hava gösteri ekibi değil. Onlar, gökyüzündeki elçilerimiz, gururumuz. Ve Ahlat'taki o performans, hafızalardan asla silinmeyecek.