
Vay canına! İşte size samimiyet abidesi bir itiraf. İlkay Gündoğan, Barcelona'ya transfer olduktan sonra hiç de sandığı gibi olmamış. Alman disiplininden Katalan özgürlüğüne geçiş, sanıldığı kadar kolay değilmiş meğerse.
Düşünsenize - Manchester City'de Guardiola'nın her şeyi planlayan, detaylara boğan sisteminden, Barcelona'nın daha spontane, yaratıcılığa dayalı oyun anlayışına geçiş yapıyorsunuz. İlkay'ın dediğine göre, bu geçiş onu gerçekten zorlamış.
İletişim Duvarı: Dil ve Kültür Farkı
Aslında en büyük sıkıntı iletişimdeymiş. Takım arkadaşlarıyla aynı dili konuşmak yetmiyormuş meğer - aynı futbol dilinden de bahsetmek lazım! İngilizce bilmeyen ya da konuşmak istemeyen birçok oyuncuyla anlaşmak epey zormuş.
Gündoğan'ın dediğini dinlersek: "Takım arkadaşlarımla iletişim kurmakta zorlanıyorum. Çoğu İngilizce konuşmuyor veya konuşmak istemiyor. Bu da sahada anlaşmayı zorlaştırıyor." Oldukça açık sözlü bir itiraf, değil mi?
Alman Sistemi vs. Katalan Ruhu
Burada asıl mesele şu: Alman futbolu disiplin, organizasyon ve taktik sadakat üzerine kurulu. Barcelona'da ise işler biraz daha... nasıl desek? Doğaçlama! İspanyol ekibi, bireysel yaratıcılığa ve anlık kararlara çok daha fazla önem veriyor.
Gündoğan itiraf ediyor: "Almanya'da her şey planlı programlıdır. Burada ise daha spontane bir oyun anlayışı var. Alışmak zaman alacak gibi görünüyor." Samimi olmak gerekirse, bu kadar deneyimli bir oyuncunun bile adaptasyon sorunu yaşaması, futbolun ne kadar karmaşık bir sanat olduğunu gösteriyor.
Peki Ya Gelecek?
Aslında İlkay'ın bu itirafları onun ne kadar profesyonel olduğunu gösteriyor. Problemleri saklamak yerine, üzerine gidiyor ve çözüm arıyor. Barcelona taraftarları da bu dürüstlüğü takdir ediyor.
Sonuç olarak? Gündoğan Barcelona'da kalıcı izler bırakmaya kararlı görünüyor. Zorlukların üstesinden gelmek için çalışmaya devam edeceğini söylüyor. Belki de bu itiraflar, onun Katalan futboluna tamamen adapte olmasının ilk adımıdır. Kim bilir?