
Kim derdi ki bir gün Türkiye'nin dört bir yanından insanlar, adeta bir peri masalından çıkıp gelmiş gibi duran minik bir kızın fotoğraflarına bakakalacak? İşte o oldu! Eylül isimli bu küçük hanımefendi, sapsarı saçları ve masmavi gözleriyle sosyal medyada adeta fırtına gibi esiyor.
Öyle ki, kendisine yakıştırılan isimler de oldukça iddialı: 'Türkiye'nin Rapunzel'i' ve hatta 'Yerli Barbie'miz'! Hak veriyor insan – çünkü o saçlara bakınca, Rapunzel'e taş çıkartır cinsten olduğunu söylemeden edemiyorsunuz.
Peki, Bu Şöhret Yolculuğu Nasıl Başladı?
Aslında her şey, ailesinin masumane bir paylaşımıyla tetiklendi. Anne baba, minik Eylül'ün fotoğraflarını sosyal medya hesaplarından paylaştılar. Amaçları sadece sevdikleriyle bu güzelliği paylaşmaktı. Ancak beklediklerinden çok daha fazlası oldu.
Paylaşımlar bir anda viral oldu. Binlerce beğeni, yüzlerce yorum... İnsanlar bu küçük kızın büyüleyici güzelliği karşısında adeta büyülenmişti. Yorumlarda hep aynı şeyler yazılıp çiziliyordu: "Bu ne güzellik böyle!", "Rapunzel gerçek olmuş!", "Barbie bebek gibi!"
Güzelliğin Ardındaki Sevgi Yumağı
Şimdi asıl soru şu: Böyle bir ilgi, minik bir yüreği nasıl etkiler? Ailesi, bu konuda oldukça bilinçli davranıyor. Evet, kızlarının güzelliğiyle gurur duyuyorlar ama onun her şeyden önce mutlu, sağlıklı ve sıradan bir çocukluk geçirmesi en büyük öncelikleri.
Dışarı çıktıklarında insanların dönüp bir daha baktığını elbette fark ediyorlar. Kimi iltifat ediyor, kimi hayranlıkla bakakalıyor. Ama onlar, Eylül'ün tüm bu ilgiyi anlamlandırabilecek yaşa gelene kadar onu korumak istiyor.
Belki de en güzeli, bu masumiyetin bozulmaması için çaba harcıyor olmaları. Çünkü biliyorlar ki, gerçek güzellik aslında bu saflığın ve doğallığın ta kendisi.
İnternetin Talepkâr Yüzü ve Bir Ailenin Duruşu
Elbette her güzel şeyin bir bedeni var. Sosyal medyanın amansız ilgisi bazen sınırları zorlayabiliyor. Aile, markalardan iş birlikleri ve reklam teklifleri aldıklarını ama şimdilik bunların hiçbirini değerlendirmek istemediklerini özellikle vurguluyor.
Onlar için Eylül'ün çocukluğu, herhangi bir maddi kazançtan çok daha değerli. "Oyun oynamayı, koşmayı, gülmeyi öğrensin; gerisi teferruat" diyorlar. Aslında hepimize de bu duruşlarıyla önemli bir ders veriyorlar: Şöhret ve para uğruna çocukluğu feda etmemek.
Peki ya sizce? Böyle bir ilgi odağı olmak, minik bir çocuk için ne ifade eder? Onu korumak mı, yoksa bu şöhreti yönetmek mi daha doğru olur? Zor sorular...
Bir gerçek var ki, Eylül şimdilik tüm bu karmaşadan habersiz, oyun oynamaya devam ediyor. Belki de en güzel olan da bu – masumiyetin ve farkında olmamanın verdiği o huzur.