
Güneş, Hatay'ın yorgun sokaklarını ısıtmaya çalışırken, beklenmedik bir misafir tüm dikkatleri üzerine çekti. Oyuncu Alışan Kubilay, adeta bir ilkbahar meltemi gibi eserek depremin izlerini silmeye geldi. 'Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır' derler ya, işte o anlar tam da böyleydi.
Beton yığınları arasında umudu yeşertmek kolay değil elbet. Ama Alışan'ın o samimi gülümsemesi, çocuklarla oynadığı oyunlar, yaşlı teyzelerin ellerini tutuşu... Bunlar, kameraya yansımayan ama yüreklere kazınan anlardı. 'Hatay'ın acısını paylaşmaya geldim' derken sesindeki titremeyi duymamak mümkün değildi.
Çay Demledi, Yürek Isıttı
Portakal ağaçlarının gölgesinde demlenen çaylar, aslında ne çok şey anlatıyordu. Alışan, bir çadır kentte kurulan ocakta çay demlemeyi bile denedi - ki bu pek de kolay iş değildir bilirsiniz. 'İlk defa deniyorum' derken dökülen çaylar, kahkahalara dönüştü. İşte tam da bu anlarda, yıkıntılar arasında hayatın yeniden filizlendiğini hissettik.
Çocuklar etrafında pervane olmuştu. Kimi 'Amca bize bir şeyler anlat' diyor, kimi fotoğraf çektirmek için yarışıyordu. Bir kız çocuğunun 'Seni televizyondan tanıyorum' demesiyle yüzünde beliren o mahcup gülümseme... İnsanın içini ısıtan türden.
Yalnızca Bir Ziyaret Değil, Yürek Dokunuşu
Alışan'ın bu ziyareti, klasik ünlü gezilerinden çok daha ötesiydi. Noter tasdikli yardım çekleri dağıtmak yerine, gerçekten zaman geçirdi. Çadırlarda oturdu, hikayeler dinledi, gözyaşlarını paylaştı. 'Biz sizi unutmadık' mesajı, en güzel şekilde verilmiş oldu.
Akşamüzeri ayrılırken, bir kadının 'Allah razı olsun yavrum' diye sarılması, aslında her şeyi özetliyordu. Medyada görmeye alışık olduğumuz parlak spotlar altında değil, tozlu yollarda, yürekten bir buluşmaydı bu.