Hayatının en zor günlerinden geçtiğini söylüyor Ülkem Gülter. Annesi Güllü'nün vefatının ardından adeta hayatı durmuş - ne yapacağını, nereye gideceğini bilemez halde. İşte tam da böyle bir anda, savcılık karşısına çıkması gerektiğini öğreniyor.
Ve o an aklına takılan soru: "Acaba savcı beni bırakır mıydı?"
ANNESİNİN SON SÖZLERİ KULAKLARINDA
Gülter'in anlattıkları insanın içini burkuyor doğrusu. "Annem bana hep 'Kızım, dikkat et' derdi" diye başlıyor söze. O günleri anlatırken sesi titriyor, kelimeler boğazında düğümleniyor adeta. "Keşke onun sözlerini daha ciddiye alsaydım" diye ekliyor iç çekerek.
Savcılık ifadesi için gittiği o günü unutamıyor. Koridorlarda beklerken dakikalar sanki saatler gibi gelmiş. Her adım atışında kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuş. Peki neden bu kadar korkuyordu? İşte asıl mesele bu.
BEKLEDİĞİ SORU GELMEDİ
Savcının karşısına geçtiğinde beklediği soruların hiçbiri gelmemiş. "Ben kendimi ne kadar kötü hissettiğimi anlatmaya hazırdım" diyor Gülter. Ama savcı onu dinlemiş, anlamış ve... serbest bırakmış.
Bu beklenmedik durum karşısında şaşkına dönmüş. "Acaba annemin ruhu mu yardım etti bana?" diye düşünmeden edememiş. Belki de Güllü'nün manevi varlığı, kızının yanındaymış o an.
KEŞKELERLE DOLU BİR HAYAT
Şimdi geriye dönüp baktığında pişmanlıklar içinde. "Keşke"lerle dolu bir hayat... Keşke annesini daha çok dinleseymiş, keşke onun tavsiyelerine kulak verseymiş. Ama hayat maalesef geri sarılmıyor.
Gülter'in hikayesi aslında hepimize dokunuyor. Kaçımız aile büyüklerimizin öğütlerini tam anlamıyla ciddiye alıyoruz ki? İş işten geçmeden anlamak gerekiyor bazı şeyleri.
Bugün Ülkem Gülter için yeni bir başlangıç aslında. Annesinin anısını yaşatmak, onun izinden gitmek istiyor. "Artık daha güçlü olmalıyım" diyor. Çünkü Güllü'nün kızı olduğunu asla unutmamalı.
Bu zorlu süreçte yaşadıkları, onu adeta yeniden doğurmuş. Eskisinden farklı bir insan olmuş çıkmış - daha olgun, daha bilge, daha güçlü. Ve belki de en önemlisi: annesinin değerini artık çok daha iyi anlamış.