
Gelgelelim insanoğlunun en kadim meselelerinden birine; kimlerle ahbaplık ettiğimize dair Peygamberimiz’in (s.a.v.) bizlere bıraktığı o çarpıcı ikaza. ‘Kişi dostunun dini üzeredir’ buyuruyor Hz. Muhammed (s.a.v.). Öyle ya, bizi biz yapan, sadece içimizde taşıdıklarımız değil; etrafımızı saranlar da değil mi?
Bu söz, sıradan bir nasihat değil âdeta bir sosyolojik gerçeğin ta kendisi. Düşünsenize, farkında olmadan en yakınlarımızın huylarını, tavırlarını, hatta inançlarını benimsemeye meyyal değil miyiz? İnsan, ister istemez beraber vakit geçirdiği kişilerden etkilenir – bu kaçınılmaz bir durum.
Peki Neden Bu Kadar Mühim?
Aslında cevap basit: Din sadece ibadetlerden ibaret değil, bir yaşam biçimi. Ve kiminle vakit geçirdiğimiz, o yaşam biçimini doğrudan etkiliyor. Kötü bir çevre, en sağlam imanı bile yıpratabilir; tıpkı pasın demiri yemesi gibi. Tam tersi, salih kişilerle kurulan dostluklar ise insanı olgunlaştırır, besler, âdeta bir kalkan görevi görür.
Günümüzde bu uyarı belki de hiç olmadığı kadar geçerli. Sosyal medya, iş hayatı, okul… Sürekli yeni insanlarla etkileşim halindeyiz. Kimi bizi yukarı çeker, kimi ise aşağı. Seçimlerimiz, sonuçta kim olduğumuzu belirliyor.
Pratikte Ne Yapmalı?
- Dost seçerken sadece keyif aldığımız kişileri değil, bize iyiyi, doğruyu, güzeli hatırlatacak insanları tercih etmek,
- Zararlı olduğunu bildiğimiz ilişkilerde ısrar etmemek,
- Ve en önemlisi, kendimizin de başkası için ‘iyi bir dost’ olup olmadığını sık sık sorgulamak.
Sonuçta, bu hadis-i şerif bize sadece ‘kimi seçtiğimizi’ değil, ‘nasıl bir insan olduğumuzu’ da sorgulatıyor. Unutmayalım, biz de bir başkasının dostuyuz. Acaba biz, onun dinini nasıl etkiliyoruz?