
Kim derdi ki İnci Türkay'ın pılısını pırtısını toplayıp gidişinin ardında böyle bir hikaye yatıyor? Londra'nın puslu havasına alışmak kolay olmadı elbet, ama o içindeki sesi dinlemişti bir kere.
Aslında her şey, -size tuhaf gelebilir belki- bir sabah uyandığında hissettiği o tarifsiz sıkıntıyla başladı. "Artık değişim zamanı" diye düşünmüştü, hem de köklü bir değişim. Kimi "deli misin?" dese de, o içindeki çağrıya kulak verdi.
Yeni Bir Sayfa Açmak
Bazen insan kendini yeniden keşfetmek zorunda hissediyor. İnci Türkay için de öyle oldu. Türkiye'deki kariyeri tıkırında giderken, "Acaba başka neler yapabilirim?" sorusu zihnini kemirip duruyordu. Londra sadece bir kaçış değil, bir arayıştı onun için.
Şimdi soruyorlar kendisine: "Pişman mısın?" Hiç de bile! Aksine, "Keşke daha önce yapsaydım" diyor. Yeni kültür, yeni insanlar, yeni fırsatlar... Hepsi bir arada.
Zorluklar ve Kazanımlar
Tabii güllük gülistanlık değil her şey. İlk zamanlar dil bariyeri, kültür şoku, özlem -hepsi bir arada vurdu. Ama İnci, bu zorlukların kendisini güçlendirdiğini söylüyor. "Büyüdüm" diyor, "gerçekten büyüdüm."
- Yeni bir dil öğrenmenin verdiği özgüven
- Farklı kültürlerden insanlarla çalışma fırsatı
- Kendine yetmeyi öğrenmek
- Dünyaya bakış açısının genişlemesi
Kim bilir, belki de hepimizin zaman zaman hissettiği o "kaçma" dürtüsü aslında bir "keşfetme" isteğidir. İnci Türkay'ın hikayesi bunu kanıtlıyor adeta.
Peki ya siz? Hiç içinizde bir yerlerde ukde kalan, "acaba"larla dolu bir hayal var mı? Belki de onu gerçekleştirmenin tam zamanıdır. İnci'nin dediği gibi: "Bazen en büyük risk, hiç risk almamaktır."