Gözlerinden süzülen her damla, yüreğindeki o kocaman boşluğun sessiz çığlığıydı adeta. Safiye Soyman - evet, o bildiğimiz, sevdiğimiz oyuncu - kameralar karşısında ilk kez konuşurken, kelimeler boğazında düğümleniyordu. Oğlu Harun'u kaybetmenin verdiği tarifsiz acıyı anlatmaya çalışıyordu ama neredeyse imkansızdı bu.
Şöyle bir düşünün: Hayat size en güzel hediyeyi veriyor, sonra hiç beklenmedik bir anda geri alıyor. İşte Safiye Hanım'ın yaşadığı tam olarak buydu. "Her gün ölüyorum" derken, aslında her annenin anlayabileceği o derin, içten yanışı anlatmaya çalışıyordu.
Gözyaşlarına Hakim Olamadığı O An
Stüdyoda mikrofon elinde, etrafta kameralar... Ama hiçbiri önemli değildi artık. O an sadece bir anneydi - yarım kalmış bir anne. "Harun'um..." diye başladığı cümleler, yerini sessizliğe bırakıyor, sonra yeniden deniyordu. İnsanın içini acıtan bir çaba gibiydi.
Biliyor musunuz, bazı acılar öyle derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır. Safiye Soyman'ın yaşadığı da buydu işte. Anlatmaya çalıştıkça, anlatamamanın verdiği ikinci bir acı ekleniyordu ilkine.
Anne Yüreğinin Sessiz Çığlığı
Hayat tuhaf değil mi? Bir yanda şöhret, bir yanda sonsuz acı... Makyajın altında gizlenen göz yaşları, gülümsemenin arkasına saklanan hüzün. Safiye Hanım'ın durumu tam olarak buydu. Dışarıya güçlü görünmeye çalışırken, içeride her şey paramparçaydı.
Oğlunu kaybetmenin ne demek olduğunu - Allah hiç kimseye yaşatmasın - tarif etmek mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim ki, Safiye Hanım'ın gözlerindeki o dalıp gitmeler, her şeyi anlatmaya yetiyordu aslında.
Hayat Devam Ediyor Ama...
İnsan diyor ki "zaman her şeyin ilacı" - ama öyle mi gerçekten? Bir evladın kaybının ilacı olur mu hiç? Safiye Soyman'ın da dediği gibi, her gün yeniden ölüyorsun aslında. Sabah uyanıyorsun, o yok. Akşam yatıyorsun, yine yok.
Bu acıyla nasıl baş ettiniz diye soranlara verilecek bir cevap yok aslında. Baş etmek falan yok, sadece yaşamaya devam etmek var. Nefes alıp vermek... İşte o kadar.
Sanatçı kimliğinin arkasına sığınmaya çalışsa da, orada sadece bir anne vardı. Evlat acısı çeken, yüreği dağlanmış bir anne... Kameralar kapandığında, setler dağıldığında, geriye kalan buydu işte.
Umarım zaman - belki ilaç olmasa bile - en azından bu acıyla yaşamayı öğretir Safiye Hanım'a. Çünkü seyirci olarak bizler onu sadece ekranlarda değil, yüreğimizde de taşıyoruz.