
İstanbul'da yaşanan ve tüm Türkiye'yi yasa boğan o korkunç cinayet... Ceyda Yüksel'in hunharca katledilişinin ardından adalet arayışındaki son perde Meclis koridorlarında şekilleniyor. AK Parti İstanbul Milletvekili Çiğdem Karaaslan'ın girişimiyle, davada uygulanan 'haksız tahrik indirimi' artık parlamentonun gündem maddelerinden biri.
Nasıl unutulur o kara gün? Kadıköy'ün kalabalık caddelerinden birinde, öğle vakti... Ceyda Yüksel, eski eşi tarafından sanki bir avmışçasına takip edildi. Sonra o an... Bıçak darbeleri, çığlıklar, kan... Ve bir kadının hayatının sönüverişi. Mahkeme salonlarında ise verilen indirim kararı, toplumun vicdanında derin bir yara daha açtı.
Meclis'ten Tepki: 'Bu İndirim Kabul Edilemez!'
AK Parti'den yükselen ses, adeta bir yürek yangınının sözcüsü oldu. Karaaslan'ın TBMM Başkanlığı'na sunduğu araştırma önergesi, aslında sadece bir metin değil; binlerce kadının haykırışıydı. "Nasıl olur da bir katil, mazlumun hayatını aldığı için ödüllendirilir?" sorusu, Meclis tutanaklarına işte böyle geçti.
O önerge ki, sıradan bir parlamenter metninden çok daha fazlasını taşıyor. İçinde annelerin gözyaşları, kız kardeşlerin korkusu, sokaklarda yürüyen her kadının endişesi var. "Cezalar etkisiz kalıyor, yargı mekanizması mağduru değil faili koruyor" denilior ya, işte tam da o eleştirinin somut hali.
Yargıdaki Çarpıklık: Sistem Nasıl İşliyor?
Şu 'haksız tahrik' meselesi... Öyle içinden çıkılmaz bir hal almış ki, neredeyse her kadın cinayeti davasında karşımıza çıkıyor. Fail avukatı, "Ama efendim, benim müvekklim provoke edildi" diyor. Peki ya kurban? Onun provokasyonu neydi? Yaşamak mı? Nefes almak mı? Kendini savunmaya çalışmak mı?
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği o tartışmalı karar, aslında buzdağının sadece görünen kısmı. Ceza indirimleri öyle bir hal aldı ki, neredeyse 'kadın öldürmek' normalleşmeye başladı. Sanki bir markette indirim kampanyası yapılır gibi... İnsan hayatından vazgeçilir gibi...
Avukatlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları... Hepsi aynı şeyi söylüyor: "Bu yasa maddesi, kadın katillerine ödül olarak dönüyor." Peki ya çözüm? İşte tam da bu noktada Meclis'teki önerge, bir umut ışığı oldu.
Siyasetin Gündemi Değişiyor: Artık Gerçekler Konuşulacak
Karaaslan'ın bu hamlesi, aslında siyasetteki bir zihniyet değişiminin de habercisi. Eskiden 'aile içi mesele' denilip geçiştirilen konular, artık devletin en üst kademelerinde masaya yatırılıyor. Kadına şiddet, artık görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir yara.
TBMM'de oluşturulması planlanan araştırma komisyonu, belki de bir dönüm noktası olacak. Yargıtay kararları tek tek incelenecek, indirim uygulamalarının perde arkası araştırılacak. Ve belki de en önemlisi: "Haksız tahrik" kavramı, bir daha asla kadın katillerini aklamak için kullanılamayacak.
İstanbul'da başlayan bu adalet arayışı, belki de tüm Türkiye'deki kadınlar için yeni bir sayfa açacak. Ceyda Yüksel'in adı, artık sadece bir cinayet kurbanı değil; aynı zamanda değişimin sembolü olarak anılacak.
Peki ya sizce? Bir katil, kurbanının davranışları nedeniyle ceza indirimi almaya hak kazanır mı? Yoksa adalet, gerçekten blindfold'uyla herkese eşit mi bakmalı? Ceyda'nın ardından yükselen sesler, artık Meclis koridorlarında yankılanıyor. Ve değişim, belki de hiç olmadığı kadar yakın...