
Diyarbakır'da, sıradan bir gün, önü alınamaz bir trajediye sahne oldu. Bir parça toprak uğruna çıkan anlaşmazlık, silahların konuştuğu kanlı bir hesaplaşmaya dönüştü. İki insan hayatını kaybetti, aileler yasa boğuldu ve bir ilin gündemi aniden değişti.
Olay, adeta bir film sahnesi gibiydi. Taraflar arasındaki gerginlik – kim bilir ne zamandır devam eden bir husumet – en beklenmedik anda alevlendi. Tartışma, bir anda kontrolden çıktı ve silahlar ortaya çıktı. O anda orada olanlar için her şey birkaç saniye içinde oldu. Kurşunlar yağmaya başladığında, geri dönüş için çok geçti.
İki kişi, aldıkları ölümcül yaralar nedeniyle olay yerinde hayatlarını kaybetti. Ambulanslar ve güvenlik güçleri olay yerine hızla intikal etse de yapılacak bir şey kalmamıştı. Geriye, acı ve bir sürü soru işareti kaldı.
Hızlı Operasyon ve Gözaltılar
Olay sonrasında ise Diyarbakır polisi adeta şimşek gibi çalıştı. Olaya karıştığı belirlenen üç şüpheli, kısa süre içerisinde yakalandı. İfadeleri alındıktan sonra, 'kasten öldürme' suçundan çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmalarına karar verildi. Adalet, hızlı bir şekilde tecelli etmeye başlamıştı.
Peki bu kadar şiddet neden? Gerçekten bir avuç toprak, iki cana ve parçalanmış ailelere değer miydi? Bu sorular, kentte dolaşırken insanın aklına takılıp kalıyor. Bölgede arazi anlaşmazlıkları maalesef yeni bir durum değil, ancak bu denli şiddetle sonuçlanması herkesi derinden yaraladı.
Adli Süreç ve Toplumsal Yara
Şimdi gözler, yargı sürecine çevrildi. Tutuklanan sanıklar için ceza davasının başlayacağı gün bekleniyor. Davada, olayın bütün detayları tek tek masaya yatırılacak. Diyarbakır Adliyesi'nde görülecek olan dava, aynı zamanda toplumsal huzurun da bir nevi testi olacak.
Bu acı olay, bir kez daha gösterdi ki anlaşmazlıkların çözümü asla şiddette değil. Diyarbakır'da yaşananlar, tüm Türkiye için bir vicdan sorusuna dönüştü. Umarız bir daha böyle bir haber okumak zorunda kalmayız.