
Antalya'da yaşanan ve tüyleri diken diken eden bir vahşet, adliye koridorlarında nihayet yankı buldu. Özgecan'ın katili misali, bir caninin daha insanlık dışı suçu, adalet terazisini sarsacak cinstendi.
Olay, geçtiğimiz yılın mayıs ayında, Antalya'nın göbeğinde, sıradan bir akşamüstünde patlak verdi. Oya A. isimli genç kadın, hayatının en mutlu günlerini yaşıyordu—nişanlıydı ve minik yavrusunu karnında taşımanın heyecanı içindeydi. Kim bilebilirdi ki en yakınındaki insanın onun sonunu getireceğini?
Nişanlısı M.A., belki kıskançlık krizinin, belki öfkenin, belki de şeytani bir planın neticesinde, Oya'ya hunharca saldırdı. Önce tecavüz girişiminde bulundu, ardından—acımasızca—bıçak darbeleriyle canına kıydı. Hem de hamile olduğunu bilerek!
Mahkeme Salonunda Yaşananlar
Duruşmalar boyunca tüyler ürpertici detaylar tek tek ortaya döküldü. Savcı, sanığa iki ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep etti. Biri Oya için, diğeri ise henüz doğmamış bebek için. Mahkeme heyeti—hiç tereddüt etmeden—bu talebi yerine getirdi.
Sanık M.A., "pişmanım" dese de, vicdanların sesi çoktan kararını vermişti. Yargıç, kararı okurken salondaki herkes nefesini tuttu. "İnsanlıktan nasibini almamış bu şahıs, en ağır cezayı hak ediyor" der gibiydi.
Bebek İçin de Aynı Cezayı Aldı!
En dikkat çeken nokta, henüz anne karnındaki bebeğin de ayrı bir 'kişi' olarak kabul edilmesi ve katilin onun için de aynı cezayı alması oldu. Bu, Türk yargı tarihinde nadir görülen bir karar—adeta bir emsal teşkil edebilir.
Olayın ardından Oya'nın ailesi, "Artık içimiz rahat. Kızımız ve torunumuzun ruhu şad oldu" açıklamasını yaptı. Ancak—insan düşünmeden edemiyor—böyle bir vahşetin bir daha asla yaşanmaması dileğiyle...