Tekirdağ'da yaşanan ve tüm Türkiye'nin yüreğini sıkan o olayın perdesi aralandı nihayet. 13 yaşındaki Su Dilem Yazıcı'nın hayatının, en güvenmesi gereken kişi tarafından sonlandırılışının hukuki sonucu belli oldu.
Olay, geçtiğimiz yılın kasvetli bir gününde cereyan etmişti. Amir Yazıcı isimli baba, öz evladı Su'yu hunharca bogarak hayatına son vermişti. İnanması güç bir vahşetti bu. Bir baba nasıl olur da kendi kanına kıyabilirdi? Sorumun cevabı hâlâ yok.
Mahkeme süreci boyunca salonlar dolup taştı. Herkes bu cani babaya verilecek cezayı merakla bekliyordu. Nihayet, yargıç kararını açıkladı: Amir Yazıcı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Karar anında salonda mixed bir heyecan dalgası oluştu. Kimileri için adalet yerini bulmuştu, kimileri içinse bu ceza dahi yetersizdi. Sonuçta kaybedilen, daha 13 baharını bile görememiş bir çocuktu. Hayalleri, umutları, geleceği çalınmıştı.
Peki Ya Sonrası?
Bu karar, Su'nun ailesine belki bir nebze olsun rahatlama getirecek. Ama unutmayalım ki hiçbir ceza, o küçük kızın geri getirilemeyeceği gerçeğini değiştirmiyor. Toplum olarak hepimizin sorması gereken sorular var: Böyle vakaların önüne nasıl geçebiliriz? Çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?
Tekirdağ'da yaşanan bu acı olay, aslında hepimize bir uyarı niteliğinde. Komşularımıza, akrabalarımıza, çevremizdeki herkese daha duyarlı olmak zorundayız. Belki de bir çığlık, tam da o sırada duyulmayı bekliyordur.
