Bir zamanlar sadece bir şehir olan Sakarya, bugün adeta bir direniş abidesine dönüştü. Sokaklarında yankılanan kahramanlık hikayeleri, bu toprakların nasıl bir mücadele ruhuyla yoğrulduğunu gözler önüne seriyor.
Kim derdi ki, bu kadar kısa sürede bir şehir, tüm Türkiye'nin gözlerini üzerine çekecek? Ama oldu işte. Sakarya halkı, adeta bir sel gibi coştu, taştı ve kendi kaderini yeniden yazdı.
Bir Şehrin Ruhu Nasıl Değişir?
İnsanların gözlerindeki o kararlı bakışı görmeliydiniz. Sanki her biri, tarihin bu anını bekliyormuşçasına hazırdı. Genç yaşlı demeden, kadın erkek ayrımı yapmadan - hepsi tek yürek oldu.
Belki de en çarpıcı olanı, bu direnişin tamamen organik olarak büyümesiydi. Sosyal medya çağrılarıyla değil, komşunun komşuya fısıldadığı sözlerle yayıldı bu ateş.
Çelikten İradeler
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte meydanlar dolmaya başladığında, aslında her şey çoktan belli olmuştu. Sakaryalılar, tarihlerinin bu sayfasını altın harflerle yazacaklardı.
Yaşlı bir teyzenin, torununun elini tutarak gelişini unutmak mümkün mü? Ya da üniversiteli gençlerin, kitaplarını bırakıp sokaklara dökülüşünü?
Direnişin Anatomisi
Bu hareketin bel kemiğini oluşturan şey neydi peki? Bana kalırsa, Sakarya'nın o meşhur dayanışma ruhuydu. Birbirini hiç tanımayan insanların, aynı dava uğruna kol kola girmesi...
Ve işte tam da bu yüzden, bu direniş diğerlerinden farklı. Çünkü burada ne siyasi sloganlar vardı, ne de hazırlıklı pankartlar. Sadece yüreklerinden gelen o saf inanç.
Akşam olduğunda, meydanlar boşalmıyor aksine daha da doluyordu. Sanki her Sakaryalı, bu anı ailesine anlatacağı günü düşlüyordu.
Geleceğe Düşülen Not
Peki bundan sonra ne olacak? Kimse kesin bir şey söyleyemez elbette. Ama bir gerçek var ki, Sakarya artık eskisi gibi olmayacak. Bu şehir, küllerinden doğan bir anka kuşu gibi, kendi destanını yazdı.
Belki de en önemlisi, Türkiye'nin dört bir yanına yayılan bu umut ışığı. Sakarya gösterdi ki, birlik olunduğunda imkansız diye bir şey yok.
