Güneşin kavurucu sıcaklığının bile ısıtamadığı bir soğuk var şimdi Mustafa Yıldız'ın yüreğinde. Antalya'nın o bildiğimiz masmavi gökyüzü, onun için artık kapkara bir tül gibi. Çünkü geçtiğimiz günlerde yaşanan o korkunç otel yangınında, hayatının anlamı olan dört canı birden kaybetti.
"Ateşe verdiler benim evimi" diyor, sesi titreyerek. "Oğlum, gelinim, iki torunum... Hepsi gitti. Bir anda her şey kül oldu."
Hayatının En Karanlık Gecesi
O geceyi anlatırken kelimeler yetmiyor sanki. Telefonun çalmasıyla başlayan kabus, yangın haberleriyle devam etmiş. "Koşa koşa gittim otelin önüne" diye anlatıyor. "Alevler gökyüzünü yalıyordu. İçeridekilerin çığlıklarını duyuyordum ama... ama onları kurtaramadık."
İnsanın yüreğini burkan detaylar var anlattıklarında. Mesela torunlarından küçüğünün doğum gününe az kalmış. Büyük torunu ise okulunda başarılı bir öğrenciymiş. "İkisi de hayat dolu çocuklardı" diyor, gözleri buğulu. "Şimdi... şimdi yoklar."
Yetkililere Sert Sitem
Mustafa Bey'in sözleri giderek sertleşiyor. "Bu yangın kader değil, ihmalkarlıktı" diye ısrar ediyor. Otelin yangın güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğunu düşünüyor. "İnsanlar can havliyle kaçmaya çalışırken, yangın merdivenlerinin bile çalışmadığını söylüyorlar. Bu nasıl bir vurdumduymazlık?"
Belki de en acı kısmı şu: "Keşke ben de yanlarında olsaydım" diyor. "Ama hayat bana bu acıyı yaşatmak için beni dışarıda bıraktı sanki."
Bir Daha Asla 'Eski Normal'e Dönemeyecek Bir Hayat
Şimdi ne mi yapacak? "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diye cevaplıyor bu soruyu. Evinde onların eşyaları, odalarında kokuları var hâlâ. "Her sabah uyandığımda, bir kabus yaşadığımı sanıyorum. Sonra gerçek yüzüme tokat gibi çarpıyor."
Ama bir umut ışığı var yine de. Diğer aile fertleri ve yakınları, bu zor günlerde yanında. "Onlar olmasa, bu acıya nasıl dayanırdım bilmiyorum" diye ekliyor.
Son sözleri ise tüm ebeveynlere, tüm insanlara bir uyarı gibi: "Evladınızın, torununuzun değerini bilin. Çünkü bir gün, bir yangın her şeyi alıp götürebilir."