Bugün öğle saatlerinde İstanbul'da hissedilen o sarsıntı, şehrin günlük ritmini altüst etti desem yeridir. Depremin etkisi geçer geçmez, insanların aklına gelen ilk şey 'eve gitmek' oldu - ki bu da trafiği tam anlamıyla felç etti.
Anadolu yakasından Avrupa yakasına, Boğaziçi köprülerinden çevre yollarına kadar neredeyse tüm ana arterler, adeta bir otoparka dönüştü. Araçlar o kadar yavaş ilerliyordu ki, yürüyerek gitmek neredeyse daha hızlı olurdu herhalde.
Trafikte Yaşananlar Göz Kamaştırıcı
Öyle ki, TEM otoyolunda araçların kilometrelerce kuyruk oluşturduğunu görenler şaşkınlığını gizleyemedi. Bir sürücü, "Hayatımda bu kadar kötü bir trafik görmedim" derken, bir başkası "Araçlar sanki yürüyüş yapıyor" diye ekliyordu.
Toplu taşıma araçları da aynı kaderi paylaştı. Metrobüsler tıklım tıklım doldu, otobüsler ise duraklarda bekleyen yüzlerce kişiyi taşımakta zorlandı. İnsanların yüzündeki o endişeli ifade, aslında hepimizin hissettiği o ortak kaygıyı yansıtıyordu.
Uzmanlar Ne Diyor?
Trafik psikolojisi uzmanları, bu tür durumlarda sürücülerin daha dikkatli olması gerektiğinin altını çiziyor. "Panik yapmak yerine sakin olmalı, trafik kurallarına uymalıyız" diyorlar - ki haklılar da. Çünkü böyle anlarda kazaların sayısı maalesef artıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin trafik ekipleri, kritik noktalarda ek önlemler aldı. Ancak yoğunluğun boyutu o kadar büyüktü ki, müdahaleler sınırlı kaldı. Trafik ışıkları bile bu yoğunluğu çözmekte yetersiz kaldı desem abartmış olmam.
Akşam saatlerine doğru trafikte bir miktar rahatlama olsa da, normal akışa dönmesi için daha saatler gerekiyor gibi görünüyor. İstanbullular için bu, depremin yarattığı ilk şokun ardından yaşanan ikinci bir sınav oldu adeta.