
Gecenin karanlığında ansızın gelen bir telefon... Hayatın bir saniyede nasıl altüst olabileceğinin acımasız kanıtı. Türkiye milli basketbol takımının yıldız ismi Yiğitcan Saybir'in ailesine trajedi, tam da böyle bir gece çıktı karşılarına.
O geceyi düşünüyor baba Saybir gözleri dolu dolu. "Bir yıl değil de, sanki on yıl gibi geldi" diyor sesi titreyerek. Zamanın acı karşısında nasıl da göreceli olduğunu anlatırcasına.
Hayatın En Acı Telefonu
Oğlu Yiğitcan'la birlikteydiler. Telefon çaldığında her şey normaldi ta ki o korkunç haberi alana kadar. Alkollü bir sürücü, sevgili eşlerine çarpıp kaçmıştı. İnsanın içini acıtan türden bir vefasızlık bu.
Hastaneye koştuklarında çok geçti artık. Son bir vedaya bile zaman kalmamıştı. Hayatının aşkını kaybetmenin tarifsiz acısını yaşıyordu. "Eşim çok cana yakın, herkesin sevdiği bir insandı" diye anlatıyor gözleri dolu dolu.
Adalet Beklentisi ve Toplumsal Sorumluluk
Olayın faili yakalandı elbette. Mahkeme süreci devam ediyor. Ama kaybedilen bir hayatın geri gelmeyeceğini biliyor aile. "En ağır cezayı alsın" diyor baba Saybir, "çünkü bu bir kaza değil, cinayet".
Aslında hepimizin ders çıkarması gereken bir trajedi bu. Alkollü araç kullanmanın nelere mal olduğunu gösteren can yakıcı bir örnek. Toplum olarak daha duyarlı olmamız gerektiğini hatırlatırcasına.
Yiğitcan'ın Acısı ve Basketbol Kariyeri
Oğul Yiğitcan ise annesinin acısını içine gömüp sahaya çıkmaya devam ediyor. Belki de annesinin ona son bir vedası olarak... Basketbol kariyerinde başarıdan başarıya koşarken, hayatın acı sürpriziyle yüzleşmek zorunda kaldı.
Aile, tüm sevenlerinin ve basketbol camiasının destekleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Zor ama her gün yeni bir umutla uyanıyorlar. Acılarını hafifletecek olan tek şeyin zaman ve adalet olduğunu biliyorlar.
Bu trajik olay, alkollü araç kullanmanın sadece bir "trafik ihlali" olmadığını, insanların hayatlarını kararttığını bir kez daha gösterdi. Umarım hepimiz için bir uyanış çağrısı olur.