Dün akşam saatlerinde Marmara Denizi'nde meydana gelen 4.1 büyüklüğündeki deprem, İstanbul'da yeniden tedirginlik yarattı. Sarsıntının ardından açıklama yapan Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Şener Üzümezsoy, aslında hiç de iç açıcı olmayan gerçekleri gözler önüne serdi.
"Bu işin şakası yok" diyen Üzümezsoy, adeta bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze gerçekleri. Depremin Silivri açıklarında, tam da beklenen fay hattı üzerinde meydana gelmiş olması, uzmanları oldukça endişelendiriyor.
"Küçük Depremler Büyüğün Habercisi Olabilir"
Üzümezsoy'un söyledikleri gerçekten düşündürücü: "Bazen küçük depremler, büyük depremin öncüsü olabiliyor. Bu 4.1'lik sarsıntı da öyle. Rahat nefes almak için henüz çok erken."
Aslında bu durum, deprem biliminde oldukça bilinen bir gerçek - küçük sarsıntılar bazen büyük bir depremin habercisi olabiliyor. Ama biz insanlar işte, unutmaya çok meyilliyiz. Deprem olduğunda korkuyoruz, bir hafta sonra unutuyoruz.
Uzman İsimden Çarpıcı Uyarılar
Profesörün açıklamalarındaki en can alıcı nokta şu: "Deprem bitti demedim, demem de!" Bu sözler, İstanbul'da yaşayan herkesin kulaklarına küpe olmalı. Zira 1999 depreminin üzerinden neredeyse çeyrek asır geçti, ama hazırlık konusunda hâlâ çok eksiğimiz var.
Üzümezsoy'un altını çizdiği bir diğer önemli husus da şu: "Marmara Denizi'ndeki fay hattı oldukça aktif durumda. 4.1'lik deprem belki küçük görünebilir, ama bu enerji birikiminin göstergesi."
İstanbul İçin Kritik Uyarı
Peki ne yapmalı? Üzümezsoy'un bu konudaki tavsiyeleri oldukça net:
- Bina dayanıklılık kontrollerini asla ihmal etmemeliyiz
- Deprem çantalarımızı hazır tutmalıyız
- Aile içi deprem planımız olmalı
- Yerel yönetimlerin acil durum planlarını takip etmeliyiz
"Deprem değil, hazırlıksız olmak öldürür" sözünü hatırlatan Üzümezsoy, aslında hepimizin bildiği ama uygulamadığı gerçekleri bir kez daha yüzümüze vuruyor.
Sonuç olarak, dünkü deprem bize şunu bir kez daha hatırlattı: Marmara Bölgesi deprem riski altında ve bu risk her an gerçeğe dönüşebilir. Uzmanların uyarılarını ciddiye almak, hazırlıklı olmak en akıllıca yol olacaktır. Yoksa "keşke" demekten kurtulamayız.
