
Dün akşam saatlerinde başlayan sağanak yağış, kısa sürede kent merkezini adeta bir göle çevirdi. Sokaklar, caddeler, hatta evlerin giriş katları bile sular altında kaldı. Böyle bir kaosun ortasında, bir muhabirin soğukkanlılığını koruyarak canlı yayın yapması ise herkesi şaşırttı.
Belki de o an orada olmayanların tahmin bile edemeyeceği bir durumdu bu. Su seviyesi diz boyunu geçmiş, araçlar adeta tekneler gibi sürükleniyordu. Ama o, kameranın karşısına geçti ve "İşte gördüğünüz gibi durum çok ciddi" diyebildi. Sanki her şey normalmiş gibi...
Profesyonellik mi, Cesaret mi?
Aslında ikisi de diyebiliriz. Çünkü o anları izleyenler, hem mesleki bir performans hem de insani bir cesaret örneği gördüklerini söylüyor. "Ben olsam kaçardım" diyenler bile oldu - ki bu çok normal aslında.
Muhabirin ayak bileklerine kadar gelen suyun içinde, mikrofonu sıkıca tutarak aktardığı bilgiler ise şunlardı:
- Bölgede elektrik kesintileri yaşanıyor
- Birçok cadde ulaşıma kapalı
- Vatandaşlar üst katlara çıkarak yardım bekliyor
- İtfaiye ekipleri zor şartlar altında çalışıyor
Peki ya kamera arkasında neler oluyordu? İşte orası biraz daha ilginç. Kameraman, suyun şiddetinden neredeyse devriliyordu birkaç kez. "Dikkat et!" sesleri duyuluyordu arka planda. Ama yayın kesilmedi, devam etti.
"Bu Meslek Aşkı Başka Bir Şey"
Sosyal medyada patlayan yorumlardan bazıları gerçekten dikkat çekiciydi. Bir kullanıcı, "Ben böyle bir şey görmedim" yazarken, bir diğeri "Bu adam ya çok cesur ya da çok deli" diye espri yapmıştı. Ama aslında bu, mesleğin doğasında var olan bir durumdu belki de.
Habercilik böyle bir şey işte. Tehlike neredeyse oradasınız. Yağmur, çamur, kar, fırtına dinlemiyor. Önemli olan haberi doğru ve hızlı bir şekilde izleyiciye ulaştırmak. Tabii bir de can güvenliğinizi koruyarak...
O gece yaşananlar, aslında medya çalışanlarının ne zor şartlar altında çalıştığını bir kez daha gösterdi. Belki de bir dahaki sefere televizyonda bir haberi izlerken, arka planda neler yaşandığını biraz daha düşünmeliyiz. Ne dersiniz?