Ukrayna'nın batısında adeta bir doğa isyanı yaşanıyor. Sanki gökyüzü delinmiş gibi durmaksızın yağan yağmur, nehirleri taşırdı ve yerleşim yerlerini sular altında bıraktı. İşin trajik yanı, bu felaketin bedelini insanlar canlarıyla ödüyor.
Resmi açıklamalara göre -ki rakamlar soğuk geliyor insanın tüylerini diken diken ediyor- hayatını kaybedenlerin sayısı maalesef 9'a ulaşmış durumda. Her bir rakamın arkasında bir hikaye, yarım kalan hayatlar var. İnsan düşünmeden edemiyor: "Acaba son anlarında neler hissettiler?"
Kurtarma Ekipleri Gece Gündüz Demeden Çalışıyor
Acil durum ekipleri gerçekten zorlu koşullar altında mücadele ediyor. Su seviyeleri bazı bölgelerde o kadar yükselmiş ki, ulaşım neredeyse imkansız hale gelmiş. Botlarla, hatta bazen yüzerek ulaşmaya çalışıyorlar insanlara. Bölge sakinleri ise şaşkın ve korku içinde - evlerinden, anılarından olmuşlar bir anda.
Öyle ki, bazı yerleşim yerlerinde su seviyesi ikinci katlara kadar ulaşmış durumda. İnsanlar çatılara sığınmak zorunda kalmış, kurtarılmayı bekliyorlar. Hava koşulları da pek yardımcı olmuyor maalesef; yağmur aralıklarla devam ediyor.
Yetkililerden Açıklama: "Durum Ciddi"
Yetkililerin açıklamaları hiç iç açıcı değil. "Durumun ciddiyetinin farkındayız" diyorlar ama bu felaketin boyutları karşısında söylenecek söz bulmak gerçekten zor. Acil yardım ekipleri bölgeye sevk edilmiş durumda, ancak ulaşım sorunları işleri epey zorlaştırıyor.
Felaketin ardından bölgede acil durum ilan edildiğini de ekleyelim. Bu aslında iyi bir haber - en azından tüm imkanlar seferber ediliyor demek. Fakat doğanın gücü karşısında bazen insanın elinden gelen sınırlı kalıyor, değil mi?
Şu an için en büyük endişe, kayıp kişilerin akıbeti. Arama çalışmaları tüm hızıyla sürüyor ama zaman daralıyor. Her geçen saat, umutları biraz daha azaltıyor. Bölge sakinleri için gerçek bir kabus yaşanıyor - bir gecede hayatları altüst olmuş.
Doğal afetler işte böyle acımasız; hiç beklenmedik anda vuruyor ve geride derin yaralar bırakıyor. Ukrayna halkına geçmiş olsun dilemekten başka elimizden ne gelir ki?