İstanbul'da süren o casusluk davası, bildiğiniz gibi, yine gündemi salladı. Savcılığın hazırladığı o meşhur sevk yazısı, dosyaya dair ürpertici detayları bir bir ortaya döküverdi. Düşünsenize, vatandaşların en mahrem bilgileri, kim bilir hangi ellerde dolaşıyordu?
Olay şöyle gelişti: Soruşturma kapsamında gözaltına alınan sanıkların -inanması güç ama- binlerce kişinin T.C. kimlik numarası, adresi ve hatta aile bilgilerine kadar uzanan kritik verilere ulaştığı anlaşıldı. Bu kadar bilgiyi ne yapmayı düşünüyorlardı acaba? İşin iç yüzü gerçekten düşündürücü.
Savcılığın Tespitleri Çarpıcı
Savcılık dosyası adeta bir gerilim filmi senaryosu gibi. Şüphelilerin, tam 3.200'den fazla vatandaşın:
- Kimlik bilgileri
- İkametgah adresleri
- Aile bireylerine dair kayıtlar
- Telefon numaraları
gibi son derece hassas verileri ele geçirdiği belirlenmiş. Bu bilgilerin nasıl toplandığı ve ne amaçla kullanıldığı ise soruşturmanın en can alıcı noktası.
"Veri Bankası" İddiası
Olayın belki de en ürkütücü yanı, sanıkların bu bilgileri sistematik bir şekilde -adeta- bir "veri bankası" oluşturarak sakladığı iddiaları. Dijital cihazlarda yapılan incelemeler, bu verilerin organize bir yapılanmayla toplandığını gösteriyor. Peki ama neden?
Emniyet yetkilileri, elde edilen bulguların sadece buzdağının görünen kısmı olabileceği konusunda uyarıyor. Zira dijital delillerin analizi hala devam ediyor ve yeni bilgiler ortaya çıkabilir.
İstanbul Adliyesi'ndeki duruşmalar sürerken, savcılık iddianamesinin son şeklini alması bekleniyor. Sanıklar hakkında "casusluk" ve "kişisel verileri kaydetme" suçlamalarıyla dava açılması planlanıyor.
Bu arada, vatandaşların kişisel veri güvenliği konusunda daha dikkatli olması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Sonuçta, kimse kendi bilgilerinin başkalarının elinde dolaştığını öğrenmek istemez, değil mi?