
Öyle bir olay ki, insanın kanını donduruyor. HSK 1. Daire Başkanı Muhittin Kuloğlu'na yönelik gerçekleştirilen menfur saldırı, yargı camiasında şok etkisi yarattı. Kuloğlu, bu iğrenç girişimi nefretle kınadığını açıkladı - hem de öyle böyle değil, tüm şiddetiyle.
Ortalık toz duman. Kim, neden yaptı? Bunların cevabı henüz yok. Ama bir gerçek var: Yargının üst düzey isimlerine yönelik böyle bir saldırı, aslında hepimize yapılmış sayılır. Kuloğlu'nun dediği gibi, "Adalet terazisini sarsmaya kimsenin gücü yetmeyecek."
Olayın Ardındaki Sessiz Çığlık
Şimdi düşünün - bir adam var, hayatını adalete adamış. Sonra birileri çıkıp onu hedef alıyor. Neden? Belki gözdağı vermek için, belki de başka sebeplerden. Ama sonuç değişmiyor: Bu, kabul edilemez.
Kuloğlu'nun tepkisi ise net ve sert. "Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum" diyor ve ekliyor: "Yargı mensuplarımızın güvenliği en öncelikli konumuz." Haklı da. Çünkü eğer yargı güvende değilse, hiçbirimiz güvende sayılmayız.
Peki Ya Sonrası?
Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı bilgisi var. Yetkililer, olayı aydınlatmak için seferber olmuş durumda. Kimse kolay kurtulmayacak bu işten - en azından öyle umalım.
Aslında bu tür olaylar, toplumun bir kesimindeki yargıya duyulan öfkeyi mi gösteriyor? Yoksa sadece izole bir vaka mı? Bunları zaman gösterecek. Ama şunu unutmayalım: Yargı bağımsızlığı, demokrasinin olmazsa olmazı. Bu saldırı, o bağımsızlığa yapılmış bir darbedir.
Son sözü yine Kuloğlu'na bırakalım: "Adalet mülkün temelidir. Bu temeli sarsmaya kimsenin gücü yetmeyecektir." Umalım ki, bu sözler bir kez daha haklı çıksın.