Kayseri'de sosyal medya üzerinden yapılan bazı paylaşımlar, beklenmedik şekilde mahkeme kapılarında sonuçlandı. Olay, geçtiğimiz aylarda patlak verdi ve adliyelik oldu - neredeyse her gün karşılaştığımız dijital çağ sorunlarından biri daha.
10. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı açıklandığında, sanıklar muhtemelen o anki klavye cesaretlerinin bu kadar ciddi sonuçları olacağını tahmin etmemişlerdi. Üç kişi hakkında verilen karar, sosyal medyanın hukuki sınırlarını bir kez daha hatırlattı.
Dijital Dünyanın Gerçek Yüzü
Mahkeme, sanıklardan birine Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Bu madde - bilirsiniz - hakaret suçunu kapsıyor. Diğer iki sanık içinse durum daha farklı gelişti; onlara tehdit suçundan dolayı ceza verildi.
Aslında düşününce, insan 'keşke şu paylaşımı yapmasaydım' dediği anlar oluyordur. Bu davadaki sanıklar için bu pişmanlık artık çok geç. Mahkeme, verilen cezaları ertelenmeksizin hükmetti - yani kağıt üzerinde kalmayacak, doğrudan uygulanacak cezalar bunlar.
Hukuk Dijital Aleme Nasıl Bakıyor?
Şöyle bir gerçek var: ekranın arkasında güvende hissetmek aldatıcı olabiliyor. Sanıkların avukatları, müvekkillerinin genç yaşta olmalarını ve pişmanlık duyduklarını savunmuşlar. Fakat mahkeme bu argümanları yeterli bulmadı. Karar, adeta 'sosyal medya sorumsuzluğunun bedeli var' diye haykırıyor.
Dava sürecinde enteresan detaylar da vardı. Sanıklardan birinin 'ben sadece espri yapmıştım' savunması mahkemece kabul görmedi. Hakim, dijital iletişimde espri ile suç arasındaki ince çizgiye dikkat çeken ifadeler kullandı.
Peki Ya Sonrası?
Karar temyiz edilebilir elbette. Fakat şu anki haliyle, Kayseri'deki bu dava sosyal medya kullanıcıları için ciddi bir uyarı niteliğinde. Öyle ya, klavyenin başındayken her şey çok kolay geliyor ama iş mahkeme salonuna dönünce gerçekler yüzümüze çarpıveriyor.
Bu karar, belki de birçok kişiye dijital ayak izlerinin aslında ne kadar kalıcı olabildiğini hatırlatacak. Paylaş butonuna basmadan önce bir kez daha düşünmekte fayda var - ne dersiniz?
