
Bir ofiste, bir partide, hatta kalabalık bir otobüste... Bazen bir bakış, bazen fazladan yakın durma hali, bazen de 'şakadan' bile olamayacak bir dokunuş. Peki nerede başlıyor asıl mesele? İnsanın içini kemiren, 'Acaba ben mi abartıyorum?' dedirten o his, çoğu zaman ihlal edilen sınırların ilk sinyali aslında.
Uzmanlar, tacizin fiziksel bir eyleme dönüşmeden çok önce, davranış kalıplarında ve sözcüklerin arasına saklanmış halde kendini gösterdiğini söylüyor. Mesela, bir iş yerinde sürekli kişisel alana yapılan tecavüzler. Masanın üstündeki eşyalara izinsiz dokunmak, 'şaka' maksadıyla omza atılan bir el, saçları okşama numarası yapmak... Bunların hepsi, 'normal' gibi gösterilmeye çalışılan ama asla normal olmayan davranışlar.
'Sakalaşma' Maskesi Altında Gizlenen Art Niyetler
Belki de en sinsi yöntemlerden biri, 'şakalaşma' perdesi arkasına saklanmak. 'Biz sakalaşırız böyle' denilerek meşrulaştırılmaya çalışılan, samimiyet sınırlarını aşan fiziksel temaslar. Karşıdaki kişi rahatsız olduğunu dile getirdiğindeyse, 'Amma da abarttın, lafın gelişi işte' denilerek tepkisinin geçersiz kılındığı sayısız an.
Peki ya sözde iltifatlar? 'Çok güzelsin, eşim olsan keşke' gibi, övgü gibi görünen ama altında yatanın karşı tarafı nesneleştirmek olduğu cümleler. İşte bunlar, rıza dışı yakınlaşma girişimlerinin en yaygın biçimleri.
Peki Ya Sonra? 'Hayır' Demenin Zorluğu ve Toplumsal Baskı
Mağdur, bu tür bir davranışla karşılaştığında ne yapmalı? Çoğu zaman, 'Dur' demek bile inanılmaz bir yük getiriyor üzerine. Ya ortamı germekle suçlanırsa? Ya 'huysuz' olarak damgalanırsa? İşte bu korkular, sınır ihlallerinin üstünün örtülmesine ve failin cesaretlenmesine neden oluyor.
Oysa unutmamak gerek: Rıza, her koşulda açık, coşkulu ve sürekli bir evet demektir. Bir kez hayır denmişse, o artık kesinlikle bir hayırdır. Suskunluk asla onay anlamına gelmez. Ve en önemlisi, bir davranışın taciz olup olmadığını belirleyen, niyet değil, o davranışın karşı tarafta yarattığı etkidir.
Toplum olarak üzerimize düşen, bu 'küçük' dediğimiz rahatsız edici davranışları normalleştirmekten vazgeçmek. Sınırlara saygı duymak, 'hayır'ın 'hayır' olduğunu kabul etmek ve en önemlisi, birinin rahatsızlığını küçümsememek. Çünkü taciz, çoğu zaman o omza atılan 'masum' el ile başlar.