
Gece yarısına doğru, Beyoğlu'nun o meşhur caddelerinden birinde tarihi bir otelden yükselen dumanlar, semtin sakinlerini adeta ayağa kaldırdı. İnsanlar pencerelere koştu, cep telefonlarıyla kayıt almaya başladı - o anları anbean yaşadık hep birlikte.
Yangın, saatler gece yarısını gösterdiğinde başladı. İşte o an her şey altüst oldu. Otelin üst katlarından yükselen alevler, karanlık İstanbul semasını turuncuya boyarken, civardaki binalarda panik havası esmeye başladı.
İtfaiyenin Zamanla Yarışı
Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangına müdahale etmek için hiç vakit kaybetmedi. Tam 15 itfaiye aracı ve 70'e yakın itfaiyeci, alevlerle mücadele için seferber oldu. Gözlerimin önünde canla başla çalışıyorlardı - gerçekten takdire şayan bir performanstı.
Yangın söndürme çalışmaları sırasında çevredeki trafik bir süreliğine durma noktasına geldi. Polis ekipleri güvenlik önlemi alırken, meraklı kalabalığı uzak tutmakta zorlandılar. İnsanlar endişeyle olan biteni izliyordu, yüzlerindeki o kaygı ifadesini unutmak mümkün değil.
Kontrol Sağlandı Ama...
İtfaiye ekiplerinin yoğun çabası sonuç verdi ve yangın kontrol altına alındı. Fakat şunu söylemeliyim ki, o otel artık eskisi gibi olmayacak. Üst katlardaki hasar oldukça ciddi görünüyor - adeta bir savaş alanı gibiydi.
Yangın çıkan otelde o sırada kaç kişinin kaldığı tam olarak belli değil. Ancak yetkililer, tahliye işleminin zamanında yapıldığını ve ön bilgilere göre can kaybı olmadığını açıkladı. Umarım gerçekten öyledir, çünkü kimse böyle bir gecede sevdiklerini kaybetmeyi hak etmiyor.
Yangının çıkış sebebi henüz netlik kazanmış değil. İncelemeler sürüyor, dedikodular ise havada uçuşuyor. Kimi elektrik kontağı diyor, kimi sigara izmariti. Asıl gerçek, soruşturma tamamlandığında ortaya çıkacak.
Bu olay, bize İstanbul'daki tarihi binaların yangın güvenliği konusunda ne kadar hassas olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Beyoğlu gibi tarihle iç içe semtlerde, bu tür acil durumlar için hazırlıklı olmak şart. Belki de hepimiz evlerimizdeki yangın tedbirlerini gözden geçirmeliyiz - ne dersiniz?