ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela yönetimine yönelik artan baskıların bir askeri çatışmaya dönüşme ihtimalini değerlendirdi. 19 Aralık 2025 tarihinde NBC News'e verdiği röportajda Trump, Venezuela ile bir savaş olasılığını açıkça reddetmedi.
Trump'tan Sert Açıklamalar ve Tehditler
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu hedef alan Trump, "(Maduro) Tam olarak ne istediğimi biliyor. Herkesten daha iyi biliyor" ifadelerini kullandı. ABD Başkanı, Venezuela'ya uygulanan 'tam abluka' emri ve ülke yakınlarında bir petrol tankerine el konulması gibi son hamlelerin ardından gelen sorulara net yanıt vermekten kaçınmadı.
Trump'ın açıklamalarına göre, Maduro yönetimi mevcut politikasını sürdürürse, ABD'nin hamleleri daha da sertleşebilir. Daha fazla petrol tankerine el konulabileceğini belirten Trump, "Duruma bağlı. Eğer bu kadar aptalca bir şekilde yol almaya devam ederlerse limanlarımızdan birine geri dönecekler" dedi.
Maduro'nun Yanıtı ve Petrol Rezervleri Meselesi
Venezuela tarafından ise ABD'nin eylemleri, Maduro'yu devirmeyi ve ülkenin petrol kaynaklarını ele geçirmeyi amaçlayan bir stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Nicolas Maduro, dünyanın en büyük kanıtlanmış ham petrol rezervlerine sahip olan ve OPEC üyesi olan Venezuela'nın bu kaynakları nedeniyle hedef alındığını savunuyor.
Trump, Maduro'yu iktidardan indirmenin nihai hedefi olup olmadığı sorusuna ise doğrudan yanıt vermeyi tercih etmedi. Bunun yerine, Venezuela liderinin kendisinden ne beklendiğini çok iyi anladığını ima eden gizemli bir dil kullandı.
Gerilim Ne Anlama Geliyor?
Trump'ın açıklamaları, iki ülke arasındaki uzun süredir devam eden siyasi ve ekonomik gerilimi bir üst seviyeye taşıma riski taşıyor. ABD'nin Venezuela'ya yönelik petrol ablukası ve tankerlere el koyma politikası, ülke ekonomisi için hayati öneme sahip enerji ihracatını doğrudan vuruyor.
Bu gelişmeler, uluslararası ilişkiler gözlemcilerini, bölgede daha geniş çaplı bir istikrarsızlık ve çatışma senaryoları üzerine düşündürüyor. Trump yönetiminin Venezuela'ya karşı izlediği 'maksimum baskı' politikasının sınırları ve nihai hedefleri, önümüzdeki günlerde dünya gündeminin önemli maddelerinden biri olmaya devam edecek gibi görünüyor.
