ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, İsrail devletine veya hükümet politikalarına yönelik eleştirilerin, antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) olarak etiketlenmemesi gerektiğini ifade etti. Vance, bu açıklamayı sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımla kamuoyuna duyurdu.
Vance'tan Net Ayrım: Politika Eleştirisi ve Nefret Suçu
16 Aralık 2025 tarihinde yaptığı açıklamada Başkan Yardımcısı Vance, "İsrail'i sevmemek (ya da belirli bir İsrail politikasına katılmamak) ile antisemitizm arasında bir fark olduğunu söyleyebilirim." dedi. Vance, bu sözleriyle bir ülkenin politikalarını eleştirmenin, o ülkenin etnik veya dini kökenine yönelik bir nefret söylemi ile aynı kefeye konulamayacağının altını çizdi.
Vance'ın bu çıkışı, genç nesiller arasında antisemitizmin arttığını öne süren bir medya haberine tepki olarak geldi. Başkan Yardımcısı, konuya ilişkin görüşlerini paylaşırken, ana akım medyanın konuyu ele alış biçimini de sert bir dille eleştirdi.
Medyaya Sert Tepki ve Göç Vurgusu
JD Vance, medya kuruluşlarının antisemitizm olgusunu doğru bir şekilde analiz etmekte başarısız olduğunu savundu. "Ana akım gazetecilik son derece ilgisiz ve kendi doğrularıyla meşgul." ifadesini kullanan Vance, antisemitizmdeki kuşaklar arası farklılıkların, demografik yapı göz ardı edilerek tartışılamayacağını belirtti.
Vance'a göre, antisemitizm de dahil olmak üzere her türlü etnik nefretin kökünü kazımak için atılacak en önemli adım, göçü azaltma ve toplumsal uyumu teşvik etme çabalarını desteklemek. Ancak Vance, medyanın "merak ve özeleştiriden yoksun" olduğu için bu tür çözümleri tartışmaya açmadığını öne sürdü.
Cumhuriyetçi Parti İçindeki Tartışmalara Katılmıyor
ABD Başkan Yardımcısı, bu son açıklamalarından bir hafta önce, NBC News'e verdiği bir röportajda da benzer bir konuya değinmişti. Vance, Cumhuriyetçi Parti içinde antisemitik eğilimlerin yükseldiği yönündeki uyarılara katılmadığını dile getirmişti.
JD Vance'ın İsrail eleştirisi ve antisemitizm arasında yaptığı bu net ayrım, ABD'nin iç ve dış politikasındaki hassas bir tartışmaya doğrudan müdahil oldu. Bu açıklamalar, özellikle İsrail-Filistin meselesi ve ABD'nin Orta Doğu politikası bağlamında yürütülen tartışmalarda, siyasi eleştiri ile ırkçılık suçlamalarının sınırlarını yeniden gündeme getiriyor.