İzmir'in göbeğinde, Halkapınar sahilinde öyle bir manzara var ki insanın içi acıyor. Dün sabah erken saatlerde bölgeye giden çevre gönüllüleri, gördükleri karşısında adeta dili tutuldu. Denizin mavisiyle buluşması gereken kıyı şeridi, plastik şişeler, poşetler ve her türlü atığın istilasına uğramış.
Ortalık öyle berbat durumdaydı ki, balıkçılar bile bu kadarını beklemiyordu. 'Artık bu kadarı da fazla' diye düşünmeden edemiyor insan. Denize yakın olması gereken temiz hava, çürümenin ağır kokusuyla karışmış durumda.
Kıyı Şeridi Çöplüğe Dönmüş Durumda
Şu an Halkapınar sahilinde yürümek neredeyse imkansız. Ayakkabılarınızın altına yapışan plastik parçaları, etrafa saçılmış pet şişeler... Sanki insanlar bütün çöplerini buraya boşaltmış da gitmişler. Oysa burası İzmir'in en güzel sahil noktalarından biri olmalıydı.
Durum o kadar vahim ki, deniz canlıları da tehdit altında. Uzmanlar, bu tür kirliliğin sadece görüntü kirliliği olmadığını, tüm deniz ekosistemini yok etme riski taşıdığını söylüyorlar. Zaten bazı bölgelerde balık ölümleri bile başlamış.
Yetkililer Ne Diyor?
Belediye yetkilileri konuyla ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı. 'Temizlik çalışmalarına derhal başlayacağız' deseler de, bu sözler çevre gönüllülerini pek tatmin etmişe benzemiyor. Çünkü mesele sadece temizlik değil, bu kirliliğin önlenmesi.
Aslında işin en acı tarafı şu: Bu kirliliğin kaynağı biziz. Evet, insanlar olarak biz. Doğaya saygısızlık yaparak kendi yaşam alanlarımızı mahvediyoruz. Belki de biraz düşünsek, attığımız her çöpün bir gün bize geri döneceğini anlasak...
Halkapınar'daki bu manzara, aslında tüm Türkiye'deki çevre sorunlarının küçük bir yansıması. Denizlerimiz, sahillerimiz alarm veriyor. Acilen harekete geçmezsek, çocuklarımıza temiz bir çevre bırakma şansımız kalmayacak.
Umarım bu yazıyı okuyan herkes, en azından bir dakika durup düşünür. Doğaya attığımız her çöpün aslında kendi geleceğimizi çaldığımızı fark ederiz. Halkapınar'daki bu görüntüler, hepimiz için bir uyarı olsun.